İlk incelememi bu kitapla yapmasam kendimi çok eksik hissederdim.
Önce biraz yazarla ilgili konuşayım, haksızlık olmasın. Aslında yazar hakkında biraz araştırma yaptığımızda çağının ileri gelen feministlerinden olduğunu görmemek imkansız. Kaleminin bu kadar güçlü olmasını kadınlık hissiyatına bağlıyormuş. Döneminin aktivistlerinden. ‘Yaşamadan
Babanız hızlı bir sürücü, öyle değil mi? Hele direksiyondayken bir kadın yolunu kapatmaya görsün, sapakta ilk geçiş hakkını kullansın ya da ışıklarda yeşil yanar yanmaz öne geçsin. O zaman babanız hemen dersini verir, önce kadını geçer, sonra ancak son anda fren yaparak kurtulabileceği şekilde hemen burnunun dibinden şerit değiştirir, ne olacak aptal tavuk. Bunu her zaman yaptığını siz de biliyorsunuz. Bu kadın milletine fazla yüz vermemeli. Hele altında onca güçlü bir araba olan bir erkekle yarışmak.
Bir erkek bir kadını sadece kadın olduğu için bin türlü şekilde aşağılayabiliyor. Bu yüzden kadınlar dişiliklerini inkar ediyor, bastırıyor, önemsemiyor, erkekler gibi olmak istiyorlar, erkeklerin sadece ardındaki boşluğu saklamak için kullandıkları karmaşık cümleler, dolaylı ifadelerle dolu dillerini kullanıyorlar. Ya duygular? Erkekler herhangi bir duyguya sahip olsalar bile bunu göstermeye cesaret edemezler. Duygularını sözcüklerin ardına saklarlar ve bu sözcükler bazen çirkindir. Özellikle de eğer söz konusu olan kadınlarsa bu böyle olur.
İçinin derinliklerinde bir savaş veriyor. Her şeyden kurtulmak, her şeyi öylece bırakıp vazgeçmek, yüzeyde hiçbir iz kalmayacak şekilde karanlık derinliklere gömmek istiyor. Böylece hepsi silinir ve ne olduğunu bile unuturdu.