ÇOK GÜZELDİ.
Basit,sade,akıcı,ilgi çekici ve biterken tüm bu güzelliklere bir de anlam katışı var ki ( daha okurken kendinizi sorguluyorsunuz) sanırım Türkçede buna "GÜZEL"Dİ diyoruz. Bu arada Martı ya da Küçük prens de her okuyana biraz da basit ve şişirilmiş gibi gelmez mi aslında??
Bana, Sefiller ile birlikte okuma sevgisi ve alışkanlığını kazandıran kitap olduğunu söyleyebilirim. İlkokula giderken okumuştum ve derinden etkilenmiştim. Bizim gibi az okuyan toplumlara okuma sevgisini işte böyle kitaplarla kazandırabiliriz.
Ben/im
Benim geceyi söndüren
sonsuz parmaklı büyücü,
bulutların arasından şehre
güneşi dağıtan benim.
Sabahın mor kıvılcımını,
piyanodaki son at,
dalga ve dalgakıran benim.
Mektup benim, zarf ben,
benim yelkene dolan hava,
yelken, yelkende parçalanan
martı ve hallaç benim.
Benim bu ayna, bu suret-
Bu yüz: Benim.
İşte hep böyle olur, hep böyle olur, gün batarken alevlenen pencereler birer birer söner, gölgelenir ve karanlığa bırakır yerini. Gecenin içinde iki iyi arkadaş kalır orada, bir ölü martı kalır, bir ruh kalır, kendileriyle baş başa, çekip gidenlerin bıraktığı boşluğa sarılarak. Olsun,ama olsun.Varsın perde kapanırken mutlu insan kalmasın bu sahnede. Gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığında her yer kararmış olsun! En sonunda hakikat onu en çok hak edenin olur. Üstümüze kapanan gecede en uzağa gidenin olur.