Doğrusu, Marksizm ve pozitivizm dahil olmak üzere, toplumsal değişim ve gerçekliğin toptancı kuramlarının ölümü ile entelektüellerin 'insanlık durumunu iyileştirici' büyük planlara olan inancının sönümlenmesi arasında dolaysız bir bağ var.8 Kuşkusuz, dik başlı 'Yeni Dünya Düzeni' söyleminin, Sovyet komünizminin yıkılması ve
Adorno'ya göre, yüksek kültür ve düzeyi düşük kültür; yani, bütün bir kültür bir barbarlık momenti içermektedir.
Reklam
"Bütün bir kültür, varlığını üretim alanındaki adaletsizliklere ve bir o kadar da ticaretteki haksızlıklara, aldatmacalara borçludur."
"Bizi ancak umutsuzluk kurtarabilir."
"Ne vicdanını bağımlı kılmayı kabul etmiş, ne de korku zoruyla eyleme girmeye boyun eğmiş uzlaşmasız bir eleştirel düşünür, gerçekte, (devrimci pratikten) vazgeçmemiş olan kişidir... "
John Tagg (1988) yine Foucault'nun yazılarından yola çıkarak, fotoğraf teknolojisinin 19. yüzyılda polis teşkilatları tarafından toplumu terbiye ve tanzim etmek amacıyla kullanımını mercek altına alır. Vücutların terbiye edilmesinde başka bir yöntem de bireylerin pasif bir izleyici olarak sabit bir noktaya iliştirilmesidir. Örneğin, tiyatro tarihini inceleyen Martin Jay'e göre (1988) Ortaçağ' da tiyatroyu ayakta seyreden ve sahneye laf atmak, yanındakiyle konuşmak ve gerekirse çürük domates atmak suretiyle aktif olarak izlediğiyle iletişim kuran seyircinin yerine Rönesans'la birlikte yeri sabitleşen ve karanlıkta sessizce oturan seyirci gelir. Jonathan Crary (1999) medyanın günümüzde izleyiciden kesintisiz dikkat beklediğini söyler. Böylelikle kişinin dikkatini nereye odaklayacağı yine kitlesel iletişim araçlarının ardındaki profesyonellerce belirlenmiş olur. Bireyler, televizyon ve bilgisayar gibi araçların önüne saatlerce ve çoğu zaman tek başlarına oturtularak (ve bu mecralarda sonsuz reklamlara ve siyasi mesajlara maruz bırakılarak) bedensel ve zihinsel olarak terbiye ve kontrol mekanizmalarına tabi olurlar. Kalabalıkların bir araya gelip fikir alışverişinde bulunabilecekleri, fikirlerini tartışabilecekleri kamusal alanlar gittikçe azalır. Neoliberal şehircilik ilkeleri ve kent planlaması da bu kamusallık karşıtlığını teşvik eder (Low ve Smith 2006). Bu eğilim 2010' larda kitlelerin yeniden sokağa dökülmeleri ve isyan etmeleri (Harvey 2013) ile yeni medya kullanımı sayesinde tersine dönme emareleri göstermektedir.
Reklam
"acıma bilmez ebedi olana karşı geçici olana bağlılık göstermek, Schopenhauer’ın anlayışınca, ahlakın bir ifadesidir."
"Güzel bir bedenin sanatta esin kaynağı olabilmesi, güzel bir bedenin görünümünün hiç çaba gerektirmeyen bir canlanma, tazelenme ve yorgunluktan kurtulma olanağı sağlamasındadır."
"Dil baskı altında tutulanların özlemini ve Doğa'nın davasını dile getirir, taşır..."
"Yeryüzündeki deyimlerin farklı oluşu herkesi söz söylemekten alıkoyuyor, yoksa tek bir fırsatta sözler gerçekmiş gibi ortaya çıkabilirdi."
Walter Benjamin
Reklam
Dünya yaşamdan yoksun, birbiri için anlam ifade etmeyen mantarlara benzeyen atomlardan oluşmuş gibi görünüyordu...
Ölüm içgüdüsünün temel aldığı şey Nirvana ilkesi denen şeydi; yani inorganik hayatın dinginliğine duyulan özlem idi.
Felsefe proletaryanın proletarya olma durumunu sona erdirmedikçe realite haline dönüşemezdi.
"Benjamin'in felsefesi yalnızca bir mutluluk arayışı ya da mutluluk arayan insana verilmiş bir söz değil, en az bir o kadar da insanı dehşete sürükleyen bir felsefedir."
"Özgürlük hiçbir zaman verili değildir, her zaman tehdit altındadır; Mutlak belirlilik, her defasında da, özgürlük yoksunluğudur..."
Sayfa 106 - Adorno
Resim