Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dîrokanaseke oryantalîst
lê belê xebata Martin van Bruinessen ya li ser civaka Kurdan, bi awayekî radîkal ji dîroknivîsiya oryantalîst diqete.
Sayfa 25
"Aşiretler arasındaki çatışmalar aralıksız devam etti. Emirlikler aşiret çatışmalarını bir dereceye kadar kontrol altında tutabiliyorlardı, fakat 18. ve 19. yüzyılda emirlikler ortadan kaldırılınca Kürt etnisi daha da parçalandı. I. Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde orta K*distan’da görev yapmış ve Kürtlerin Türkiye’ye karşı birleşmesiyle ilgilenen bir İngiliz devlet görevlisi şunları gözlemlemiştir: bir ırk olarak politik bir birim oluşturmuyorlar. Birlikten yoksun veya bu yönde çok az istek taşıyan bir aşiretler yığını halindeler. Dağlardaki yerlerinde yaşamayı tercih ediyorlar ve hangi yönetim başlarındaysa, bu yönetim “işbaşındaki hükümet” diye adının geçmesinden başka pek bir otorite sahibi olmadığı sürece, ona bağlı kalıyorlar (Hay 1921, s. 36)."
Reklam
1920’lerden beri milliyetçilik çok önemli bir harekete geçirici güç niteliği taşısa da, yine de milliyetçi veya diğer önderlerden birine olan bağlılık, çoğu kez genel millî menfaatlerin üstünde yer almaktadır.
Sayfa 391Kitabı okudu
Kürt aydınları 1969 yılında Ankara'da ilk legal Kürt örgütü olan Devrimci Doğu Kültür Ocakları'nı (DDKO) kurdular. Herkesin bildiği üzere, "Doğu" "Kürdistan" anlamına geliyordu; ancak yasallık kaygıları yüzünden, Kürdistan ya da Kürtlere açık bir gönderme de yapılamazdı.
Sayfa 303 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Resmi Türk tarih görüşü, Atatürk tarafından açıkça Türk milliyetçiliğinin ihtiyaçları doğrultusunda tarihin yeniden yazılması amacıyla kurulan Türk Tarih Kurumu tarafından geliştirildi. Kürt milliyetçiliğinin 1960'lı ve 1970'li yıllarda yeniden canlanışı, tüm Kürt aşiretlerinin Türk asıllı olduğunu iddia eden çok sayıda "akademik" yayımda karşılığını buldu. Bu resmi tarih görüşüne meydan okuyan ilk akademisyen, Türk Tarih Tezi ve Kürt Meselesi (1977) adlı kitabıyla sosyolog İsmail Beşikçi oldu. Bu kitabu nedeniyle üç yıl hapse mahkum edildi. 1980 darbesinden sonra yarı-resmi Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Kürtlerin Türklüğünü göstermeye çalışan en az altı kitap yayımladı.
Sayfa 299 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
RESMİ TÜRK GÖRÜŞÜ
Resmi Türk görüşü açısından Kürtler, Türk asıllı olmakla birlikte kültürel ve dilsel olarak yozlaşmış ve şimdi Farsça, Arapça ve Türkçe karması, incelikli fikirleri ifade etme kabiliyetinden mahrum bir "DİLCİK" konuşmaktadırlar.
Sayfa 297 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Maalesef
Türkiye'nin Batısından Doğu illerine doğru seyahat etmek, tamamen farklı bir ülkeye gitmeye benziyor - daha ilkel, daha yoksul ve daha katı toplumsal çelişkilere sahip bir ülkeye.
Sayfa 296 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
1979 Şubat ayında Pehlevi rejiminin çökmesini izleyen dönemde, Kürdistan'ın her yerinden çeşitli siyasal grupların temsilcileri toplanarak, geçici hükümete gönderilmek üzere sekiz maddelik taleplerini formüle ettiler. Bu maddelerden birisi, federal bir devlet çatısı altında tüm İran halkları için kendi kaderini tayin hakkına yönelikti.
Sayfa 273 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İran'daki Kürtler, Kürt oldukları kadar İranlıdırlar da ve 1980'li yılların başlarında yaygın olan siyasal akımlar üzerinde Irak Kürtlerinin oldukça az etkisi vardı. "Özerklik" gibi kavramlar için kullanılan Kürtçe sözcükler bile İran ve Irak'ta farklıdır. İran Kürdistan'ında siyasal söylemin gelişmesi, geniş çapta İKDP ve Komala'nın eseridir.
Sayfa 272 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Kurmanci konuşanlar arasında aşiret ilişkileri, Sorani konuşulan bölgelere nazaran çok daha belirgindir. Kürtler arasında geçen yüzyılda gelişen entelektüel söylem de çoklukla Sorani lehçelerinde gelişti. Bu, büyük ölçüde Irak'ın Kürtçe kitap, dergi ve gazetelerin yayımlanabildiği tek ülke olması gerçeğinden kaynaklanıyor. Türkiye'de bu mutlak şekilde yasaklanagelmiştir. Kurmanci, sürgündeki aydınların gerçekleştirdiği az sayıda yayım dışında, azgelişmiş kaldı.
Sayfa 263 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kürdistan'da yabancı ve Hristiyanlara karşı artan düşmanlıklar, Müslüman kimlik bilincinin artmasıyla el ele gidiyordu. Çoğu Hristiyan kaçtığından, göçe zorlandığından veya öldürüldüğünden, Kürdistan, bugün bile hala devam eden etnik homojenliğe kavuşmaktadır. Kürdistan'da büyükçe hiçbir Hristiyan topluluğu kalmamıştır. Fakat bu etnik homojenleşme beraberinde 20.yy.daki ekonomik geri kalmışlığı da getirdi. Çünkü Hristiyan azınlığın ortadan kaybolmasıyla, mesleki bazı uzmanlaşmalar da yok olmuştur: Yoğun teknik olarak ileri tarım, ticaret kolu ve zanaat. Ayrıca bu etnik homojenleşmenin bir başka sonucu da vardı: Halkların etnik milliyetçi birliğine dayanan bölgesel bir devlet fikri.
Sayfa 235 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Mahabad Cumhuriyeti'nin yıkılmasına, İran ordusunun açtığı sefer kadar, aşiretçilik de neden olmuştur. Milliyetçi liderler, aşiret desteğinin çok oynak bir zemin sağladığının tabii ki farkındaydılar, ama onsuz da yapamıyorlardı.
Sayfa 217 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Islami devrimin ilk yılları sırasında İranlı Kürtler, bazı Kürt siyasi partileri tarafından yürütülen sınırlı bir fiili özerklikten yararlandılar. Ancak merkezi yönetim Kürt bölgelerinde kontrolü yeniden ele geçirince bu Kürt partileri ile yakın ilişki içindeki herkes ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Ne Irak ne de Türkiye onlara kucak açmadı, dolayısıyla çoğu Avrupa'ya geldi. Iran rejimi, Kürt hareketine karşı mûcadelesini Avrupa topraklarında da sürdürdü ve Viyana, Kıbrıs ve Berlin'de bazı Kürt liderlerini katletti. Savaş sırasında Irak, özellikle (Iraklı) Kürt siyasi partiler askeri olarak Iran ile işbirliği yapmaya başladıktan sonra, Kürt kırsal alanının büyük bir bölümünü tahrip etti. Savaş bitince de Kürt kontrolü altındaki tüm bölgelere karşı soykırıma varan (Enfal denilen) bir askeri harekat düzenledi. Ilk saldırılarda zehirli gaz kullanıldı; hayatta kalan köylüler zorla bölgeden uzaklaştırıldı ve köyleri tamamen tahrip edildi. Bu askeri harekat sırasında yüz binden fazla insan "kayboldu"; yıllar sonra ortaya çıktığı gibi bunların çoğu yargılama yapılmadan hemen idam edilmiş ve toplu mezarlara gömül müşto. Enfal harekatının son aşaması Türkiye sınırının ya kınlarında yapıldı ve yaklaşık 70.000 Kürt, Türkiye'ye kaç mak zorunda kaldı. Türk hükümeti bu insanları sığınmacı olarak tanımayı reddetti ve onları Irak'a geri gönderdi. Uluslararası kanallar aracılığıyla bunların çok az bir kısmı sığınmacı olarak Avrupa'ya kabul edildi.
Sayfa 162 - Sürgün ve Kültürel RönesansKitabı okudu
Resmi Osmanlı söyleminde Kürdistan bir eyaletin, bir idari birimin adıydı. Evliya için ise bu terim, politik ve idari sınırlardan bağımsız, esas olarak etnik bir kategori olarak Kürtleri dile getiriyordu. Evliya, bu terimi çok farklı biçimler de kullanıyordu. Bir keresinde bölgeyi, belki de en iyi şekil de "Kürtlerin, Türkmenlerin ve kayalıkların ülkesi olarak çevrilebilecek "Kürdistan ve Türkmenistan ve sengistan" biçiminde, düşman bir bölge olarak tasvir etmişti. Kuşkusuz bu, kırsal alandaki halkı korkutucu ve kaba görerek küçümseyen eğitimli bir şehirli algılamasıydı. Ne var ki, bir başka bölümde terimin Evliya'nın zihninde tam bir coğrafi tanımlama anlamına geldiği görülüyor: Uçsuz bucaksız bir bölge: 70 gün süren kayalık Kürdistan yolcuğu Erzurum'un kuzeyinden Van, Hakkari, Cizre, Amediye, Musul, Şehrizor ile Harir'e ve Ardalan dan Bağdat, Darna, Dartang ve hatta Basra'ya kadar uzanıyor. Bu yüksek dağlarda yaşayan 6.000 Kürt aşiret ve boyu Arap Irak (sic!) ile Osmanlılar arasında sıkı bir engel oluşturmasaydı, İranlıların Küçük Asya'yı (diyar-i Rum) işgal etmeleri çok daha kolay olurdu (...) Kürdistan'ın uzunluğu kadar genişliği yok. Doğudaki Iran sınırındaki Harir ve Ardalan'dan [batı daki] Şam ve Halep'e genişliği 25 ile 50 günlük mesafe tutuyor. Bu çok geniş bölgede 500 bin misket tüfekli Şafii Müslüman yaşıyor. Hepsi de sapasağlam 776 kale var." Bu pasajda Evliya, koruyucu bir tampon bölge olarak Kürdistan'ın Osmanlı Imparatorluğu için özel önemini vurguluyor.
Sayfa 135 - İletişim Yayınları, Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Yansıdığı Kadarıyla 16.ve 17. yüzyıllarda KürtlerKitabı okudu
Kürtlerle yakın ilişkisi olan ve Kürt hareketinin ilk aşamasıyla ilgili yararlı bir araştırma kaleme alan bir diğer komşu, 1920'lerdeki Kürt aşiretlerinin ayaklanmasının bastırılması harekatına bizzat katılan İranlı general Hasan Arfa idi. Arfa Tavus tahtının [Iran Şahı) sadık bir hizmetkârıydı ancak bir Azeri olarak etnik kimlik ile vatandaşlık arasındaki gerilimlere karşı duyarlıydı. Kürt ayrılıkçılığı kadar Azeri ayrılıkçılığını da reddediyor fakat bu duyguların gerisinde yatanları anlıyordu. Irak'taki ilk modern silahlı Kürt milliyetçi ayaklanmanın devam ettiği bir anda Kürtler konusunda sempatiyle yazmıştı. "Kürtler her zaman iki -hatta bugün üç- Güc'ün yönetimi altında yaşamış olsalar da dilleri, gelenek ve göreneklerinin yanı sıra kendilerinin Kürt oldukları bilinçleriyle [onların Kürt olmayan komşularından) ayrı bir kimlikleri var. Bir bütün oluştururlar ve aynı nedenlerle, geçmişte bu kavram onlara yabancı olmuş olsa da, kendilerinin bir ulus bütünlüğüne sahip olduklarının kabul edilmesi gerektiğine inanırlar.
Sayfa 88 - İletişim Yayınları, Kürtler ve Komşularının Kürt Hareketine BakışıKitabı okudu
427 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.