Acaba bir baştan bir başa hayat; gülünç, kıssa, inanılmaz ve ahmakça bir masal değil midir?
Uğur, çoktan pes etmişti! Şimdi de içindeki kadını yüreğine hapsederek terk etti.
Reklam
Görüyor musun Kader, artık biz yokuz. Bunun anlamını biliyor musun? Çareler yok! Bizden kalan yokluğun her köşeye sinmesiyle karanlığa karmasını seyrediyorsun… Dipsizliğin, suskunluğun, pişmanlığın ve kırgınlığın; zifiri bir gece gibi her yeri sarmasını hissediyor musun?
Yürek bir kez yandı mı, soğuk ateşi söndüremezdi. Boğazına dizilen yumrular, ilmek ilmek dokundu göğsüne. Onun cennetten düşmüş gibi şeffaf ve saf görüntüsü karşısında gözleri dolarken, yüreğine acı acı ağrılar saplandı. Sadece ufacık bir zaman onsuz kalmıştı. Kısacık zamanda ruhu gibi gücü de tükenmeye başlamıştı.
Ona baktı. Gözbebeklerine çizerek hayalini saklamak, son halini en güzel olanla hatırlamak için baktı.
İnsanın körlüğünün sınırlarını son noktaya dek zorlayacaktım! Bu körlükten istifade ederek mutlak bir kudrete sahip olacak, müthiş bir ayrıcalık elde edecektim! Bunu da muhteşem bir masal uydurarak sağlayacaktım. Hakikati öyle bir tahrip edecektim ki torunlarımın torunları dahi bundan bahsedeceklerdi. İnsanlar üzerinde devasa bir deney gerçekleştirecektim!
Reklam
İnsan içindeyken anlamıyor hayatının kırılma anlarını, kendini duvardan duvara vuran tutsak bir kuş gibi mücadele ediyor ve hayatla başa çıkmaya çalışıyor. Kafanı suyun üzerinde tutarsan yaşayacaksın ama nasıl tutacaksın?
“Ben savaşı kaybettim, mağlup oldum. Bunu kabullendim efendim… Özür dilerim! Tek taraflı savaş olmuyor. Bana karşı soğuk bir duruş, gözlerinde yükselme duygusu var… Onun benden başka olan aşkının yansıması yüreğime vurdukça canım yanıyor… Onu görüyorum, dokunuyorum ama hissedemiyorum. Sesimi duyurup, derdimi anlatamıyorum.” Derince iç geçirdi. “Bunları ona teslim edecektim ama biliyorum, o kadar kuvvetli değilim. Bir kere daha yıkılırsam, doğrulamam!”
Efe bey kızgın bakışlar atıp azarlayarak, Yani kaçıyorsun, savaşmadan… Vazgeçiyorsun! diye tok sesiyle çıkıştı.
Reklam
Kariyer ve o… Bu hayat oyununda, perdelerinin arkasında ben yokum! İstediğini veriyor, yolundan çekiliyorum, yükselsin, en büyük olsun. Kariyerinde hep ayak bağı oldum. Yolunu açıyorum. Konuşması bittiğinde genç adam, acı bir nefes çekti içine. Bunu söylerken bile zorlandığı her halinden belliydi.
Bulduğunuz sevginin vazgeçilmesi kolay, kazanılması imkânsız… Siz sahip olduğunuz o mukaddes duygunun ne olduğunu bilmiyorsunuz?
Peki aşk tüm hasarları örtüyor muydu? Aşk, bir erkeğin zalimliğine, şiddetine, hoyratlığına göz yummamızı sağlayacak kadar kuvvetli miydi??
Efe bey dudaklarını öne uzatarak yanaklarını şişirip pofladı! Kızı haraptı, Uğur bitik. Gençler aşkın kıymetini, değerini hakikaten bir vurdumduymazlıkla bilmiyordu. İçi acıdı haline… Yarayı taşıyan, canı yananın halinden anlardı elbet!
Cahillerdi! Yaşları büyümüş, bedenleri olgunlaşmış ama akıllarındaki düşünceleri çocuk kalmış, ergenlerdi. Her şeyden evvel gençlik yüreği… Hem bencil hem de pek hordu… Kızdı onlara. Sonra acıdı, merhamet etti ve düşündü. Sonra çaresiz kaldı ve yine kızdı. Kaşlarının hilali devrildi Umutlarının üstüne. Böyle kuvvetli bir aşkı nasıl yok sayarlardı, aklı hayali almadı.
1.500 öğeden 15bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.
Resim