Kral tozu dumana katmamış. Kimse de ayakkabının tekini alıp kapı kapı prensesi aramamışÇünkü bu masalın geçtiği ülkede, başkaları tarafından kaçırılan kızlar, geri alınmazmış. Bu kızların 'Beni geri götürün' deme hakları da yokmuş. Prenses o gün, avcının külkedisi olmuş ve kendini fırının başında avcının anası ve çocukları için ekmek pişirirken bulmuş. Prenses daha on beş yaşındaymış."
"Her çocuk bir parça şair, biraz romancıdır. Gözünde masalların umacıları hokkabazlaşır; korkuyla oyuncak gibi vakit geçirir. Uyurken, anasına: 'Beni korkut!' diye yalvaran çocuk vardır. Heyecanı para ile satın almak için kaplan avına giden büyük para zenginleri gibi, çocuklar da hayat ve hayal milyonerleridir. Fakat bu talihli çocukların yanında, yaşlı insanlar kadar bedbaht olan çocuklar da vardır: Muhacir çocukları!.. Bir cılız çocuğu bir devlet, bir ordu kovalar. Göğüslerinden sarı maden gözler bakan, omuzlarından siyah süngü dişler uzanan harp umacılarının önünden, anasının elini tutarak kaçan bu bir damla insan anlar ki bunlar masalın değil, tarihin umacılarıdır."
Reklam
-SON-
Çocukları gerçekleri yadsıyarak tozpembe bir dünyada yetiştirmek isteyebiliriz. Çocukluğunu mutlu yaşasın, sonra nasılsa hayatın zorluklarıyla karşılaşacak da diyebiliriz. Ama asıl çocukluğun zor bir süreç olduğunu ve yetişkin yaşamımızdaki sorunların büyük bir çoğunluğunun çocukluk travmalarımızdan kaynaklandığını unutmamız anlamına gelir bu. Güçlükleri yadsıyamayız ancak çocuklara bu zorluklarla baş etmeyi ve toplumsal yapının ne tür mekanizmalarla işlediğini öğretebiliriz ya da diyelim ki kendi öğrenme stillerini geliştirmeleri için motivasyon kazandırabiliriz. Masal hayatta iyi ya da kötü, her şeyin anlatılabileceği en özgür zemindir; ruhumuzun ve zihnimizin oyunlarını ondan daha iyi yaşatabilen bir başka tür daha yoktur. Öyleyse, çocukların hayatın, ruhun ve zihnin sınırlarını masalın kurnazlıklarıyla birlikte öğrenmeleri onları özgür ve zenginleşmiş bireyler haline getirecektir. Çocukların gökten düşen üç elmalarla değil, kendi elma ağaçlarını –aşılarını da kendileri seçerek– yetiştirebilecekleri bir dünya dileğiyle…
“ Fakat bu talihli çocukların yanında, yaşlı insanlar kadar bedbaht olan çocuklarda vardır: Muhacir çocukları!… Bir cılız çocuğu bir devlet, bir ordu kovalar. Gözlerinden sarı maden gözler bakan, omuzlarından siyah süngü dişler uzanan harp umacılarının önünden, anasının elini tutarak kaçan bu bir damla insan anlar ki bunlar masalın değil,tarihin umacılarıdır.”
Bu ülkedeki çoğu insan imkansız olan her şeyi tek tek kabul etti. O gün beni içine mıhlayan o insan yığınına öfkeliydim çünkü hiçbirini tanımadan her birini olmayan kardeşim gibi seviyordum. Nihayetinde aynı suyun, aynı dilin, aynı toprağın, aynı masalın insanıydık. Birbirimize muhtaç, bir o kadar da yabancıydık. Sırf o insanların çocukları saçmayı gerçek sanarak büyümesin diye ben daima halkın getireceği devrime inanacak, en büyük kazığımı da devrimden yiyecektim.
"Sokak lambaları altında ders çalışan çocukları ben sadece hikayelerde olur zannederdim, o yüzden bu manzarayı bir masalın içinden geçer gibi seyrettim."
Reklam
49 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.