Hikâye edildiğine göre, hükümdarlardan birisinin huzurunda Çin ve Roma san'atkârları münakaşaya tutuştu. Romalı: «Benim san'atım daha Üstün, Çinli Benim san'atım daha üstün diye iddia edince, hükümdar: «Şu bir odanın karşılıklı iki köşesinde hünerinizi gösterin bakalım, kimin san'atı daha üstün» dedi ve aralarına bir perde gerdi. Böylece biri diğerinin yaptığından haberdar değildir. Romalı çeşitli boyalarla süslü işlemeler ve el san'atları yapmaya başladı ve çalıştı. Çinli de durmadan cila yaptı. Nihayet Romalı, işim bitti, deyince, Çinli, benim de işim bitti, dedi. Hükümdar: «Nasıl olur da senin işin biter. Bu adam bu kadar ince san'atlar gösterdi, çalıştı, masraf etti. Sen ne yaptın?» deyince, Çinli: «Zararı yok, perdeyi kaldırın da bakın» der. Perde kalkar ve Romalının ince san'atına hayranlıkla bakar ve güzelliğine şaşarlar. Bir de Çinlinin olduğu tarafa dönünce şaşkınlıkları daha da artar. Çünkü Çinlinin cilası sayesinde Romalının karşıdaki bütün san'atı Çinlinin köşesine intikal etmiştir. Zira cila ayna vazifesi yapmıştır. Aynı zamanda köşe hiç lekelenmeden daha parlak ve daha câzib bir şekilde o san'at beriki köşeye aksedince Çinli birinciliği aldı. İşte veliler de böyle; kalplerini temizler, cilâlanır ve parlatırlar. Bu sûretle Romalının nakışları Çinlinin köşesinde parladığı gibi, açık hakikatler bütün parlaklığı ile kalpte tecelli eder. Hakim ve âlimler ise Romalı san'atkârın yaptığı gibi, ilmi öğrenir ve kalblerine nakşederek işlerler.
Yalnız hesapsız para harcayanlarla, kazancından çok masraf edenler için hayat kolay ve güzel olmakta devam ediyordu.
Sayfa 244 - İletişim Yayınları
Reklam
Çirkince
Ağaç dediğin bakım ister, masraf ister... Kıymetini bilmeyene nimetini verir mi?
Sayfa 104 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Masraf halkın cebinden çıkıyor, ama kar zenginlere gidiyor.
Tam dediğiniz gibi. Eğer "Neden bir imparatorluğumuz olsun?" dive soracak olursanız, cevabı tam da sizin şimdi söylediğiniz gibidir. Imparatorluk, toplumsal politikanın diğer parçalarına benzer: Yoksulların, kendi toplumlarındaki zenginlerin yaptığı masrafları karşılamasınin yollarından birisidir. Şayet imparatorluk yoksulların zenginleri sübvanse ettiği başka bir toplumsal politika biçiminden ibaretse, bu, demokratik toplumsal planlama koşullarında imparatorluk kurmak için pek az teşvik olacağı anlamına geliyor. Tabii bu noktada bir faktör haline gelecek bariz ahlaki değerlendirmelerden bahsetmiyorum bile. Aslında bütün sorunlar değişecek, üstelik de radikal biçimde.
Görülmek istemenin uçsuz masrafı .
İnsan gösteriş için çok masraf yapıyor . Mesela düğünler geldi aklıma , kına organizasyonları ... Adeta bir prenses evlenir gibi etrafında dönen onca insan . Tamam herkes kendine prenses anladık ama sosyal medya olmasa kim bu kadar para harcar ki . Velhasıl görülmek istememek çok masrafsızdır . Sadelik görülmek istememektir . Sade yaşamakta imandandır .
'Urras'lılar zevk sahibiydi, ama bu zevk çoğunlukla gösterişe yönelik bir itkiyle çelişki içindeydi - bilinçli masraf. Nesnelere sahip olma isteğinin doğal, estetik kökeni ekonomik ve rekabetçi zorlamalarla gizlenip saptırılıyor, o da buna karşılık nesnelerin niteliğini etkiliyordu: tek elde ettikleri bir tür mekanik savurganlıktı."
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.