"Allah, Hazreti Âdem'in burnuna yaşam nefesini verirken, kendi ruhundan bir parçayı da onun canına katmıştır. Yani Allah aynı zamanda içimizdedir. Ama nefsimizin istekleri bizi yanlış yola sürükler, yemeye, uykuya, şehvete duyduğumuz açlık, kabaran benliğimiz o kutsal parçayı ruhumuzun en derin kuyusuna iter ki, çoğu insan kendi içindeki bu cevherin farkına bile varmaz. İşte bu parçayı fark ederek aramaya başlayan kişiye âşık deriz. Aramanın kendisine de aşk. Yani aslolan aramaktır. Lakin arayış tek başına olmaz; bize bir öğretmen, bir mürşit başka bir deyişle bir maşuk gerekir. Çünkü kimse o kıldan ince, kılıçtan keskin sevda köprüsünden tek başına geçemez. Ama bir kez geçti mi artık maşuka da ihtiyaç kalmaz. Âşık da, maşuk da, seven de sevilen de sadece o kişi olur. Tıpkı Cenabı Hak gibi."
Bizim dünyamızda var olan her şeyi yok edebilmek için, bizleri boyun eğmiş tüketiciler ve itaatkar köleleri kılmak için, kızlarımızı ne Doğulu ne Batılı olabilen, süslü, makyajlı, 'cansız vitrin mankenlerine' dönüştürebilmek için, onları ne bizim kadınlarımızın dünkü hislerine ne de bugünün Batılı kadının bilincine sahip olmayan Frenk oyuncağı haline getirebilmek için, ne dişiye ne erkeğe benzeyen oyuncaklar yapmak için, ne eş ne maşuk olabilen, ne ev hanımı ne de iş kadını olabilen, ne çocuklarına karşı ne halkına karşı sorumluluk duygusu taşımayan bir varlığa dönüştürebilmek için birbirleriyle nasıl da paslaşıyorlar.