Kalabalık içinde , arkalarda bi yerde ,annesiyle babasının arasında Füsun’u görmüştüm. Yoğun bir sevinç içime yayıldı. Sibel’i yanaklarından öperken , hemen iki yanımıza gelip bizi öpen annemle , babamla ağabeyimle kucaklaşırken coşkumun nedenini biliyor, ama onu kalabalıktan değil , kendimden de gizleyebileceğimi zannediyordum .
Sayfa 107 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
211 syf.
7/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Kırmızı Saçlı Kadın kısa inceleme, S.E.Y.
Kırmızı Saçlı Kadın
Kırmızı Saçlı Kadın
or
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi sonrası okuduğum ikinci kitabı. Kitabı ilk okuduğumda bana ilk geçen duygu eski İstanbul oldu. İstanbul'da yaşamış biri olarak günümüz ve geçmiş İstanbul tasviri, tıpkı Masumiyet Müzesi' ndeki gibi oldukça başarılıydı. İstanbul'un hızlı bir şekilde dev bir metropol haline gelişi gözümde çok güzel canlandı. Hikaye para kazanıp üniversite dershanesine yazılabilmek için bir kuyucu ustasının yanında hikayemizin kahramanı Cem'in çırak olarak işe başlamasıyla başlıyor. O zaman İstanbul'un Avrupa yakası dışındaki küçük bir yerleşkeye ustasıyla su kuyusu açmak için gidiyor. Yazar o zaman aletsiz, kazma, kürek, çıkrık yardımıyla yapılan kuyuculuk işini araştırmış, ayrıntılı anlatıyor hikayede. Bu da benim hoşuma giden İstanbul tasviri sonrası ikinci nokta oldu. Fakat malesef bundan ötesi için çok olumlu yorumlarım olmayacak. Çok anlam veremediğim bir aşk hikayesi, mitolojik hikayelerle desteklenen baba-oğul ilişkisi ilerleyen kısımlarda bir Yeşilçam filmi tadında anlatılmış. Fakat malesef çok başarılı olamamış. Bir çok şey biraz zorlamayla birbirine bağlanmaya çalışmış ve bu yüzden havada kalmış. Hikayenin neredeyse her sayfasında karşımıza çıkan Oedipus mitolojik öyküsü ve İran 'ın Şehname efsanesi temel alınarak, hikayedeki baba-oğul ilişkileri anlatılmış ama mantıksal ve duygusal açıdan bence başarılı olmamış. Okurken çok mu sıkıyor, hayır, fakat malesef kitap bitince de çok iyi bir kitap okudum hissiyatı vermiyor.
Kırmızı Saçlı Kadın
Kırmızı Saçlı KadınOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202454,8bin okunma
Reklam
Ama hayatımızın, tıpkı bir roman gibi artık son şeklini aldığını hissettiğimiz günlerde, en mutlu anımızın hangisi olduğunu benim şimdi yaptığım gibi hissedip seçebiliriz... Ama en mutlu anı işaret ettiğimizde, onun çoktan geçmişte kaldığını, bir daha gelmeyeceğini, bu yüzden bize acı verdiğini de biliriz. Bu acıyı dayanabilir kılan tek şey, o altın andan kalma bir eşyaya sahip olmaktır. Mutlu anlardan geriye kalan eşyalar, o anların hatıralarını,renklerini, dokunma ve görme zevklerini bize o mutluluğu yaşatan kişilerden çok daha sadakatle saklarlar.
Şu şık davetliler arasında kim bilir kaç kişinin tuhaf huzursuzlukları, ruhsal yaraları vardı ama kalabalıkta dostlar arasında iki kadeh içince, dert ettiğimiz şeylerin aslında ne kadar önemsiz ve geçici oldukları da ortaya çıkıyordu.
Bu 8 yılda yaşadıklarımız, içimizdeki aşkı derinlere bir yere itmişti. Aşkım varlığını, onunla en az ilgilendiğimiz zamanlarda bile hissediyorduk...
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.