"Bundan aylar önce, her şey gün gün kötüleşip de ben henüz daha da kötüye gideceğini bilmezken, bir gece delirdim. Şaka yapmıyorum gerçekten onun gibi bir şey oldu. Ağaç evdeydim. Bunaltıcı bir sıcağın ardından gece hiç beklenmedik bir fırtına çıktı. Birden kapkara bulutlar sardı her tarafı. Yağmur başladı ama nasıl şiddetli. Şimşek, gök
Sayfa 118Kitabı okudu
Canım dedim, iki taraf da rahatladı, bir ile birin arasında başka tamsayı yoktur. Basit matematik de işin içinden çıkamadığım zaman başvurduğum bir kurnazlikti.
Reklam
''Oğlum Mustafa ilkokulun son sınıfındayken karnesini öfkeyle önüme attı.''Senin paradoksların yüzünden matematikten iyi not alamadım'' dedi. Henüz on bir yaşında olan oğlumun paradoks sözcüğünü kullanmasından hafif bir gurur duymakla birlikte, bu suçlama beni üzdü. ''Ne gibi paradokslar?'' diye sordum. Mustafa açıkladı: Öteki anneler, çocukları iyi karne getirmeyince, onlardan hesap soruyor, onları azarlıyorlarmış. Bende, gerçek kültürün, okullarla ve üniversitelerle hiçbir ilgisi olmadığını anladığımı söylüyormuşum, bir insanın bir yığın diplomayla karacahil kalabileceğini savunuyormuşum. Tanıdığım en bilgili ve en kültürlü insanlardan biri olan Abidin Dino'nun ortaokul diploması bile almadığını boyuna anlatıyormuşum. Asıl amaç, diplomalı değil, bilgili ve kültürlü olmaktır diyormuşum. Buna benzer paradokslar yapıyormuşum sabahtan akşama kadar. İşte, çok kitap okuyan Mustafa da, bu aykırı düşüncelerim yüzünden, bol bol kitap okumuş, dolayısıyla matematik dersine boş vermiş, sonuçta kötü not almış. Oğlum bir daha karne getirdiğinde ciddi pozlar alıp yazı masama oturdum, okuma gözlüklerimi taktım, karneyi dikkatle inceledim. Sonra, sert yapmaya çalıştığım yapay bir sesle, ''oğlum, matematkten daha iyi bir not alabilirdin'' dedim. Mustafa karneyi öfkeyle elimden kaptı, ''Ben de seni adam sanmıştım, tıpkı öteki anneler gibisin'' dedi. Yani oğluma gene yaranamamıştım; çünkü çocuklarınıza yaranabilmenizin yolu yoktur nasıl olsa. ''
Sayfa 37 - Yapı kredi yayınlarıKitabı okudu
Kastamonu'da Lise: Komünistlerle İlk Mücadele Kastamonu'da lisedeyken pul merakım vardı, İstanbul'dan pul getirtmeye başladım, arkadaşım vasıtasıyla ve iyi paraya Kastamonu'da esnafa satmaya başladım. O paradan annemin "Oğlum babana şuradan acele para ver" deyip de para verdirttiğini hatırlıyorum. "Sonra alırsın
İşte o gece bir güzel konuştum kendimle. Dedim, “Kızım olay nedir?” Dedi, “Böyle böyle.” Dedim, “Ne yapmayı düşünüyorsun, bu şekil durup üzülecek misin?” Dedi, “Bilmiyorum, başka yolu var mı?” “Var,” dedim, “var”, tane tane anlattım bütün yolları. Bir güzel dinledi. Önce hepsi zor geldi tabii, hepsi için belli bir efor gerekliydi, hiçbirine halim yokmuş gibi hissediyordum kendimi. Ama fizik yasaları dedim, entropi dedim, matematik dedim. Felsefe dedim, evrim dedim, denge dedim. Aklıma ne geldiyse sayıp döktüm ispatlamak için. Bilimi, tüm mızıldanmalarıma siper ettim. Epey etkileyici konuştum açıkçası. Yağmurun altındayım bir de böyle, ıslanmışım, şimşekler vuruyor yüzüme... Bir hoş oldu içim. Mümkün olsa kendimi kendi dudaklarımdan öpecektim. “Halledebilir miyim sence?” dedi. “Halledersin,” dedim, “hem ben seninle her yere gelirim”... İnandım kendime inanır mısın? Onu diyorum işte, kendine inanırsan da kurtulursun. O günden beri kendime kendimin en kral arkadaşı muamelesi yapıyorum anlayacağın. Acıkınca canı ne isterse onu ısmarlıyorum, bunalınca çıkıp bir hava aldırıyorum, kafası bozuksa içmeye gidiyoruz beraber, ağlamaya başlarsa bir komiklik yapıp güldürüyorum filan. Çok eğleniyoruz biz. İnsan bir dertle boğuşurken hiç geçmezmiş gibi hissediyor ya, o gece, hava bunaltıcı bir sıcaktan şiddetli bir fırtınaya dönünce, işlerin de nasıl şak diye değiştiğini tüm hücrelerimle gördüm işte. Kendimi de şimşekler altında iyice gördüm. Bu yüzden gönül rahatlığıyla diyebilirim ki, valla iyi ki doğmuşum be Osman.
_Az yemek, az uyku, az konuşmak ve herkesle düşüp kalkmamak. İşte doktora ihtiyaç olmaması için yapılması gerekenler bunlardır. _Az ye! Yedikten sonra hazmoluncaya kadar başka bir şey yeme! Zira şifa yemeğin hazmolunmasındadır. İnsanın sağlığını bozan yemek üzerine yemek yemektir. Tıp ilmi ki beyte sığdırılmıştır. Ve söylemenin güzeli de kısa
Reklam
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir. _Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur. _İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir. _İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları. _Allah’tan başka
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
_Evrenin sırlarını bulmak istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünmelisiniz. _3, 6 ve 9 sayılarının azametini bilseydiniz evrenin anahtarını elde edebilirdiniz. _Nefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi, bütün dünyayı aydınlatmaya yeterdi. _Evren enerjiyle doludur. Nesiller sonra makinelerimiz, evrendeki herhangi bir noktadan
_Işık bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz. İncil _Karanlığa lanet etmektense, bir mum yakmalıyız. _Neyin doğru olduğu umurumuzda mı? Fark ediyor mu? _Gerçek bilgelik, sınırlarımızı bilmekte yatar _Can sıkıcı ve sevimsiz görünse de bilimsel yöntemin önemi, bilimsel bulgulardan çok daha büyüktür. _Edilgen taraf, baskın tarafın yanılsamalarına
128 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.