İnceleme yazmayı seven ve pek becerebilen biri olmasam da bu kitapla ilgili birkaç cümle karalamadan geçmek istemiyorum.
Bozkırkurdu okuduğum ilk Hermann Hesse romanı. Uzun zamandır okuduğum ya da daha doğrusu hazmetmesi en zor olan kitap oldu benim için. Bu zorluk çetrefilli kelimelerden ya da uzun cümlelerden dolayı değildi tabii, çok derin bir anlatımı olduğu içindi. Sınav dönemimde okumaya başladığım için de hayli uzun vaktimi aldı okumak. Ama acele ederek okumadığım için de mutluyum. Çünkü kitaptaki cümleleri tek bir sefer okumak haksızlık olurdu. Çoğu cümleyi defalarca kez tekrar ettim. Bazı günler sadece on sayfa ilerleyebildim. Bazen günlerce elimi süremedim kitaba.
Kitabın konusuna gelecek olursak Harry Haller isimli, orta yaşlı, kişilik bunalımı yaşayan bir adamın hayatından kesitler inceliyoruz. İnsan olmaya yabancılaşmış bu yüzden de kendini yalnız bir Bozkırkurduna benzeten Harry’nin bu iki yüz sayfa içerisinde sürekli gelgitler içinde çalkalanan hayatını okuyoruz. Bazen Goethe ile bazen Mozart ile konuşurken buluyoruz Harry’yi. Gerçek ya da hayali çevresindeki herkes ona hayatı fazla ciddiye aldığını, gülümsemeyi öğrenmek zorunda olduğunu öğretmeye çalışıyor. Kitabı bitirdiğimizde Harry hala tam olarak böyle bir benliğe bürünemese de baştan sona müthiş bir kişilik gelişimi okumuş oluyoruz.
Sonuç olarak; maksimum verim için daha sakin kafayla mutlaka tekrar okumak üzere kitaplığımda bekleyecek bir kitap oldu Bozkırkurdu.