Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ağlamadan dillerim dolaşmadan yumruğum çözülmeden gecenin karşısında şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı üzerime yüreğimden başka muska takmadan konuşmak istiyorum. Şehre neden esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
şapkası kadar küçük kız küçük bir yağmur iste hepimizin yerine belki gözlerindeki bulut bir dua olur mavi çarşıdan savrulan küller gökyüzünde yeniden mavi bir anne olur madımak otelinden savrulan küller belki şehirlerde mavi bir şiir olur
Sayfa 19 - Merkez Kitap, “7. (bugün yağmurun pazarı kuruldu)” şiiri
Reklam
Muhabbet kuşumuz öldü Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna
211 syf.
·
Puan vermedi
·
12 saatte okudu
Her Mustafa Kutlu okuduğumda aynı hisse kapılırım. Yüzeysel bir hikayenin altında esen derin, tuhaf manevi hava bu kitabı okurken de kendini hissettirdi. Yolculuğu bitmeyen mavi kuş, içerisinde birbirinden farklı hayatlar. Ön koltukta bir katil otururken arka koltuğunda ölüm döşeğinde bir kadın...İki jandarmanın olduğu arabada defineci iki adam... El yapımı limonatayı beğenmeyen hanımefendinin arkasında ayakta giden üç koyun... Hayat da böyle değil midir? Devam eden bir yolculukta tüm zıtlıklar beraber, tüm tezatlar yan yana... Ve sonunda bir "Kestik! " sahne kesilir. Oyuncular kendi köşelerine dağılır. Hayat da böyledir tam olarak, "Kestik." herkes kendi köşesinde. Olur ya bu oyunun sonunda bizler de bir kurşunla vurulabiliriz, oyunu oynamaya kendimizi bu kadar kaptırıp gelecek kurşunlardan kendimizi sakınmayı arka plana atmayalım bu aldatıcı dünyada.
Mavi Kuş
Mavi KuşMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201112bin okunma
Tom sadece on yaşındaydı. Ölüm, korku ve dehşet hakkında çok az şey biliyordu. Ölüm, o altı yaşındayken göçüp giden Büyük-büyükbaba’nın kutusunun içine düşmüş büyük bir akbaba görüntüsüydü; sessiz, içine kapanmış, artık nasıl iyi bir çocuk olunacağını ona söylemeyen, artık politika üzerine özlü yorumlar yapmayan, tabutun içindeki muma benzeyen şekildi. Ölüm onun için, yedi yaşındayken bir sabah uyanıp beşiğine baktığında, erkekler küçük bir hasır sepetle onu alıp götürmeye gelinceye kadar, kendisine görmeyen, mavi, sabit ve donuk bir ifadeyle bakan küçük kız kardeşiydi. Ölüm, dört hafta sonra kızın yüksek iskemlesinin yanında dururken, onun bir daha gülerek ve ağlayarak asla bunun içinde olamayacağını ve doğduğu için onu bir daha kıskandıramayacağını birden fark etmekti. Ölüm buydu. Ve ölüm, görünmeyen, ağaçların arkasında yürüyen ve duran; bu şehirde, bu sokaklarda son üç yılda bir, iki, üç kadını öldüren; ışıkları zayıf olan bir sürü yere yılda birkaç kez girmek için kırsal kesimde bekleyen Yalnız Adam’dı. Bu Ölüm’dü...
"biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman, acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur."
Reklam
“Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi zamanı bir armağan gibi düşünebilir.”
Sayfa 412Kitabı okudu
33 kurşun
1. Bu dağ Mengene dağıdır Tanyeri atanda Van'da Bu dağ Nemrut yavrusudur Tanyeri atanda Nemruda karşı Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur Bir yanın seccade Acem mülküdür
Ne var ki, savaşın çeşitli safhaları arasında politika adamları yeşil masaların çevresinde toplanarak birbirine, "Savaşa bitti diyelim mi?" deyip, "Haydi bitti diyelim diyorlar ve tomar tomar kağıtların üzerine basıyorlardı imzaları. Fakat savaş sinsi sinsi şurada burada devam ediyor, bir yavaşlama sonunda yine alevleniyor ve yine ortalığı sarıyordu. Ondan sonra yine masa başına geçiliyordu, yine büyük törenlerle imzalaşılıyordu. Herkes "Bitti! Bitti!" diye kendisini ve birbirini aldatıyordu. Ama ölüm-kalım savaşı yine de alabildiğine bütün hızıyla sürüp gidiyordu. Durgunluk devirlerine barış deniliyor, soğuk savaş deniliyordu. Velhasıl uydur uydur ebegümeciydi.
Sayfa 11 - Bilgi Yayınevi
Bazen hayat sahnesindeki bir oyuncunun oyunu terk etmesi bütün eseri nasıl da altüst edebiliyor. “Her ölüm erkendir.” diyen şair haklıydı.
Sayfa 389Kitabı okudu
Reklam
Ve birden Sinan’ın hiç dilinden düşürmedi­ği bir şiir dökülüyor içimden, o akşam saatinde: «Ölüm buyruğunu uyguladılar Mavi dağ dumanını Ve uyur uyanık seher yelini Kanlara buladılar Sonra oracıkta tüfek çattılar Koynumuzu usul usul yoklayıp Aradılar Didik didik ettiler Kirmarışah dokuması alkuşağımı Tespihimi tabakamı alıp gittiler Hepsi de armağandı...»
Ahmed Arif - 33 kurşun şiiri (Vurulmuşum)Kitabı okudu
"Bir ölüm düşlüyorum"
Bir ölüm düşlüyorum, başımda Başımda o mavi erkeğim Bir ölüm...geniş odalarda pembe Devrilirken mutluluk Uykulara varır gibi usul usul Usul usul susuyor yüreği Sol yanımda kızım benim Benim eski benim çocuk güzelliğim Sağ yanımda gülüşü bir ilkyaz yeli -Öyle hafif, öyle serin - Yiğit oğlum, yağız oğlum...
Sayfa 38 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okuyor
Bir tanem... Bir tanem son mektubunda başım sızlıyor Yüreğim sersem, diyorsun Seni asarlarsa, seni kaybedersem, diyorsun yaşayamam Yaşarsın karıcığım, yaşarsın Kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda Yaşarsın kalbimin kızıl saçlı bacısı En fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı... Ölüm bir ipte sallanan bir ölü bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm Fakat emin ol ki sevgili Zavallı bir çingenenin kıllı siyah bir örümceğe benzeyen eli Geçirecekse eğer ipi boğazıma Mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar nazıma Ben alacakaranlığında son sabahımın dostlarımı ve seni göreceğim ve yalnız yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim ..
Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur plloyanna
Sayfa 47 - Metis yayınları
Ölüm dediğimiz şey acılı bir başkalaşımdır.
Sayfa 75
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.