Sen
Promete'nin çığlıklarını
Kaba kıyım tütün gibi piposuna dolduran adam
Sen benim mavi gözlü arkadaşım
Kabil değil unutamam seni
26 Eylül 1943
Seni yapyalnız bırakıp hapishanede
Bir üçüncü mevkii kompartımanda pupa yelken
Bursa cezaevinde Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’le aynı koğuşta kalmaktadır. Koğuş masasının üzerinde Orhan Kemal’in (asıl adı ”Mehmet Raşit Öğütçü”) bir roman başlangıcını görür. Okur. Ayağında takunyalar koşarak avluya çıkar Nâzım Hikmet. Orhan Kemal’e soluk soluğa sorar, “Siz mi yazdınız bunu?” Orhan Kemal çekinerek, “Evet” der. Nâzım Hikmet büyük
Sen
"Promete'nin çığlıklarını
Kaba kıyım tütün gibi piposuna dolduran adam"
Sen benim mavi gözlü arkadaşım
Kabil değil unutmam seni.
26 Eylül 1943
Seni yapayalnız bırakıp hapishanede
bir üçüncü mevki kompartimanda pupa yelken koşacağım memlekete.
Ve tren
bir güvercin gibi çırpınarak istasyona girecek, gözü yaşlı bir genç kadına
Bu Öykü Kitap Kıyımına dikkat çekmek için "Şubat Ayı Hikaye Etkinliği" Kapsamında Yazılmıştır. -> #40159569
PDF Okumak İçin: yadi.sk/i/SgXMmimw_jkfAw
*
Yıl: 2059, Yer: Amerika, New York
Arabanın içinde bir anda irkildi. Taksi bir çukura girmiş, Russell’ın bedeni o an sarsılmıştı.
Modern çağ, ilkel sömürüyü imha etti. Modern sömürü, sömürgecilerin uzlaşı yollarıyla açılmıştı. Diplomatik konsorsiyum, Afrika'yı Avrupa'ya, Ortadoğu'yu Amerika'ya, Orta Asya'nın üst bloğunu Rusya'ya, Güney Asya bloğunu da İngiltere'ye sunmuştu. Sömürgeciliğin de bir etiği vardı; "Kolonileri ihlal etmemek." Yani, Rusların sömürge
Deniz desen mavi ipek çarşaf, martılar, müjdeli haberler... Sanki dünya gül gülistan, sanki savaş yok, kıyım yok, acı yok, açlık yok, insanlar perperişan değil sanki. Oysa ölüm omzumuzun başında. Bu gün varsın yarın, ah!
Bursa cezaevinde Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’le aynı koğuşta kalmaktadır. Koğuş masasının üzerinde Orhan Kemal’in (asıl adı ”Mehmet Raşit Öğütçü”) bir roman başlangıcını görür. Okur. Ayağında takunyalar koşarak avluya çıkar Nâzım Hikmet. Orhan Kemal’e soluk soluğa sorar, “Siz mi yazdınız bunu?”. Orhan Kemal çekinerek, “Evet” der. Nâzım Hikmet büyük
Bursa cezaevinde Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’le aynı koğuşta kalmaktadır. Koğuş masasının üzerinde Orhan Kemal’in (asıl adı ”Mehmet Raşit Öğütçü”) bir roman başlangıcını görür. Okur. Ayağında takunyalar koşarak avluya çıkar Nâzım Hikmet. Orhan Kemal’e soluk soluğa sorar, “Siz mi yazdınız bunu?”. Orhan Kemal çekinerek, “Evet” der. Nâzım Hikmet büyük
Gazetelere bakamıyorum, içim kararıyor... Kıyım, öldürme, öldürüşme... Radyoda o, televizyonda o... Koca toplum çıldırmış. Bir deliyi iyileştirmek bile ne güç bir iştir...
Elif Lam Mim. Yirmi üç haziran dokuz yüz altmış yedi
Bulanık atmosferin içinde gözlerim sımsıcak;
Yeldeğirmeni'nden denize sarpa sararak inen bir sokakta.
Vakit tamamdır diyorum. Ve sokağın sesi
Diyor ki değil daha
Vakit var daha
Bir kilise tadı taşıyor Dolmabahçe camiinin pencereleri
Uzaktan bakmak şartıyla ve aydınlık oluşunu
26 Eylül 1943 Pazar sabahı Orhan Kemal’in cezası biter, hapishaneden ayrılır.
Ayrılmadan birkaç gün önce Nâzım Hikmet’e aşağıda okuyacağınız şiiri yazar, ona okur ve bu şiir Nâzım Hikmet’i ağlatır…
Nazım Hikmet’e
Sen
“Promete’nin çığlıklarını kaba kıyım tütün gibi piposuna dolduran adam”,
Sen benim mavi gözlü arkadaşım;
Kabil değil unutmam
Bursa ceza evinde Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’le aynı koğuşta kalmaktadır. Koğuş masasının üzerinde Orhan Kemal’in (asıl adı ”Mehmet Raşit Öğütçü”) bir roman başlangıcını görür. Okur. Ayağında takunyalar koşarak avluya çıkar Nâzım Hikmet. Orhan Kemal’e soluk soluğa sorar, “Siz mi yazdınız bunu?”. Orhan Kemal çekinerek, “Evet” der. Nâzım Hikmet büyük