"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Nazan Bekiroğlu’nun çok naif bir dili var. Hangi kitabını okusam elimde kırılgan bir şeyler tutuyormuş gibi hissederim. Bu kitap da öyle; uzak ama yakın, geçmiş ama şimdi, hayal ama gerçek…
Altı başlık vardı kitapta. İlk başlık Be idi. Elif’in Be’ye kavuşamamasıydı; yarım kalmış bir aşktı. "Aşk Elif’in Be’yi bildiği kadardı."
Bir
NEDİR BU BOYALI KUŞ?
Yakalanıp mavi, kırmızı, yeşil, sarı gibi türlü renklere boyanan kuş tekrardan doğaya salınır. Çeşit çeşit renklere sahip olup kendi türünden olan kuşların arasına girmeye çalışan kuş diğerleri tarafından düşman zannedilerek öldürülür, teker teker vücudundan ayrılan rengarenk tüyler yere düşerken zavallıcık havada can verir.
Kuşlar; günün son voltasını, kaldığım muhitin yakınlarında daireler oluşturarak hatta belki de dalgalı ruhumun feryatlarını dile getirircesine uçuyor, şakıyor ve yeryüzünü selamlıyorlar. Sarı renkli sokak lambalarının yanmasıyla beraber bu ışıkların kasvetli hava oluşturduğu sokaklar, günün yoğunluğunun yerini akşamın kasvetli havasına
MAVİ KUŞ, RENGİ ZAMANIN
1
Unutulması ne demektir bilir misin Tatlı ve beyhude bir hayalin
Sen, alaycı kuş
Ormanın?
Gün batarken
Gece olurken
Gölgeler ağlıyor
Kalbimde
I
O zamanlar gökyüzü biçilmiş buğday kokardı
Çiğnenmiş üzüm, mısır püskülü, bostan yaprağı
Toprak kokardı insan emeğiyle yoğrulmuş.
Rüzgâr serin sesli konuğuydu evlerin
Bulutlardan ağaçlardan saçlardan süzülen
Bir dirim duygusuyla doldururdu odaları
Yağmur ikinci adıydı akşamların
Günün yorgunluğu üzerine dökülen
Bir düş inceliğinde
KAN PORTAKALI
Doktor konuşuyor. İlk tümcelerden sonrasını duymuyorum artık. Adamın dudaklarına odaklanmış gözlerim, annemin korku bulamacı bir renge boyanmış yüzüneyse hiç bakamıyorum.
“Akciğerin sol lobunda portakal büyüklüğünde kitle...”
Portakal büyüklüğünde... Kan portakalı mı? Portakal bahçelerindeki tüm portakallardan nefret ediyorum o
(COK UZUN VE KİTAPTA HERBİR SÖZÜN DÜŞÜNÜLESİ EN NAİF BÖLÜMÜ)
“ Momo, şimdi o büyük salonun içindeydi. Burası en büyük kiliseden daha görkemli, en büyük istasyonların salonlarından bile daha genişti. Güçlü sütunların üzerinde yükselen tavan neredeyse görünmüyordu. Etrafta hiç pencere yoktu. Kocaman salonu aydınlatan altın renkli ışık çevrede
Nazan Bekiroğlu “Cam Irmağı ve Taş Gemi” adlı kitabını altı bölüm olarak kurgulamış, muhteva olarak birbirinden kopuk hikayeler olarak bir intiba uyandırsa da aslında birbiri ile ilişkili bir yapı arz etmiştir.
İlk bölüm olan “Be” kısmında yazarın kitaba ve kendi içine dair aşka yaklaşım ifşa edilmiş ve bağlam bunun üzerine bir süreğenlik kazanmıştır.
“Kül Rengi Kuş ile Beyaz Mermer Şehir’de” imge olarak suskun bir kent ve kuş arasında geçen gönül hasbihali ifşa edilmiş, küçücük bir sözün kalbe düştüğünde aslında muhkem diye tabir edilen her yapının bile zarar görebileceği ifade edilmiştir.
“Mavi Gül Dalı” kesret ve hüzün kavramlarının kral ve oğlu üzerinde değişkenlikleri ifade edilmiş, içsel olanın hiçbir güce ve dayatma ile değiştirilemeyeceği kurgulanmış, özünde bencil bir kral ve bencilliği zan ile izaha erdiğinde yapabilecekleri kurgulanmıştır.
“Cam Irmağı Taş Gemi” kısmında vuku bulan ifade, aslında aşkın aksak bir kalbe ile görünmeyenin görünür kılındığı, uzak bir ihtimalde olsa Maşuk’un aşık suretinde elinden nice güzelliklerin çıkabileceğinin dilemmasıdır, burada diğer iki kurgudaki muhteva kahramanları, zamanın metrajı uzatılarak yeniden katılmış; özünde en büyük meydan savaşının yaşandığı yer olan kalp ön plana çıkarılmıştır.
Yazar; Zeyl: Nihade’nin Beşinci Defteri ve Gülbirişim Tazarrusu kısımlarında haslet olarak yazanın ve tanık olan Ravi'nin hissiyatını dillendirmiş ve ne hal üzere yalınlaştırılıp sunak olarak sunulduğunu tasviri yapılmıştır.
Güneşin ilk ışıkları Yol kenarındaki ebegümeçlerinin tozlanmış yeşilimsi yapraklarına düştü. Şehrin uyanmasına birkaç saat vardı
Papatyalı nevresimin içerisinde uyuyan minik kız kıpırdadı.Usulca gözlerini araladı. "Yaşasın ,sabah olmuş" dedi .Koşarak rengarenk boya kalemlerini ve tavşanlı resim defterini aldı .Beyaz kağıdın üzerinde