Uzakta dağlar. Yakında dağlar. Daha çok dağlar; hiçbir zaman
ulaşılamayacak mavimsi güzellikler ya da tepeler boyu her dönemeci
aldığınızda yerleşme merkezi haline geldiğini gördüğünüz dağlar.
Yapılacak bir işimiz var, Altınay, dedi. Bu fidanları senin için getirdim. simdi onları
birlikte dikeceğiz. Onlar büyüyüp güçlendikçe sen de büyüyüp güçlenecek, dünyanın en iyi kadını olacaksın. Temiz bir yüreğin, sağlam bir kafan var. Bilgin olacaksın sen; evet adım gibi biliyorum, bilgin olacaksın. Bu fidanlar da senin gibi genç, senin gibi ince. Onları kendi ellerimizle dikelim, Altınay. Okumak sana mutluluk getirsin, benim sevgili yıldızım...
Fidanlar benim boyumdaydı; mavimsi gövdeleri vardı. Onları tam dikmiştik ki, incecik yapraklara dokunarak, hayat vererek bir rüzgar esti dağlardan. Yapraklar titredi, kavaklar salındı. Gerileyerek, sevinçle:
Bak, ne güzel! dedi Duysen. su ilerideki kaynaktan bir de su yolu açarız buraya. Göreceksin, kocaman olacaklar! Bu tepede iki karides gibi, yan yana duracaklar. iyi insanlar, onları uzaktan gördükçe sevinecek. Hayat da daha değişik olacak o zaman, Altınay.
Önümüzde güzel günler var...
İçimde ölümün soğuk yelini duydum. Sonra, bir zamanlar bakışının yüzdüğü duru sudan yoksun gözlerinin ateşi üzerime düşünce, titredim; o zaman kederden gelen ve açık havada hiç dikkatimi çekmeyen birtakım değişiklikler fark ettim: Son gelişimde alnının üzerine ancak pek hafif bir biçimde işlenmiş ufacık çizgiler, bu alnı oymuşlardı; mavimsi şakakları ateşli ve çökük gibiydi; gözleri daha bir içerilere gömülmüş, çevreleri morarmıştı; üzerinde eziklerin belirmeye başladığı, içerideki bir kurdun zamanından önce sararttığı bir meyve gibi berelenmişti. Ben, ruhunu mutlulukla doldurmaktan başka hırsı olmayan insan, yaşamının serinlediği, cesaretinin yüzdüğü kaynağa zehir akıtmamış mıydım? Gelip yanına oturdum, içinde pişmanlığın ağladığı bir sesle, “Sağlığınızdan memnun musunuz?” dedim.
Yapılacak bir işimiz var, Altınay, dedi. Bu fidanları senin için getirdim. simdi onları
birlikte dikeceğiz. Onlar büyüyüp güçlendikçe sen de büyüyüp güçlenecek, dünyanın en iyi kadını olacaksın. Temiz bir yüreğin, sağlam bir kafan var. Bilgin olacaksın sen; evet adım gibi biliyorum, bilgin olacaksın. Bu fidanlar da senin gibi genç, senin gibi ince. Onları kendi ellerimizle dikelim, Altınay. Okumak sana mutluluk getirsin, benim sevgili yıldızım...
Fidanlar benim boyumdaydı; mavimsi gövdeleri vardı. Onları tam dikmiştik ki, incecik yapraklara dokunarak, hayat vererek bir rüzgar esti dağlardan. Yapraklar titredi, kavaklar salındı. Gerileyerek, sevinçle:
Bak, ne güzel! dedi Duysen. su ilerideki kaynaktan bir de su yolu açarız buraya. Göreceksin, kocaman olacaklar! Bu tepede iki karides gibi, yan yana duracaklar. iyi insanlar, onları uzaktan gördükçe sevinecek. Hayat da daha değişik olacak o zaman, Altınay.
Önümüzde güzel günler var...
Tünaydınlar Efendim....!!
Kahveler hazırsa, {Ç News} yayında...!
Pazar, pazar kimler çalışıyor? Ben çalışıyorum mesela..! Ne kadar hoş! Pazar günü izninizi AVM'lere gidip saçma sapan dolaşın tamam mı. İhtiyacınız olmayan eşyalar alın. İş yerinizde üstünüzden yediğiniz lafları, yaptığınız dedikoduların sinirini, eşinizin, sevgilinizin
Hadi gel seninle bir şeyler yapacağız!
Ucu bucağı yokmuş gibi bir hava yakalayacağız önce düşümüzde...
Ben küçük evimi düşlüyorum şimdi:
İçerisin de farklı renk ve tonlar da 7 tane şamdan bulunacak.
Yattığım yer, mutfak, oturma odası bir/yerde...
Pencerem kestaneden yapılmış ağır/kalın tahtadan
Duvarımın kuzeye bakan tarafı tamamen
Beni merak ediyorsanız bu resimden bana bakın.
dropbox.com/s/josp2eiqbczyc...
Üzerimde duran küllük, yeşile çalan taşlı çakmak ve yarım bırakılmış bir Maltepe sigarasından ibaret. Gerisi alabildiğine toz, toprak. Unuttular bizi, işe yarar yanlarımızı söküp bir boş tarlaya çektiler hurdamızı. Şimdi kurda kuşa yuva
Zürafalar gerek upuzun boyunları, gerekse vahsi ortamlarındaki diğer türlerden farklı beslenme tercihleri ve davranıslarıyla bir hayli ilginç canlılar.
Bir zürafayla karşılaşırsanız, 50 santimetre uzunluğundaki kocaman dilinin mor rengi, en az boyunları kadar sasırtıcı bir etki bırakabilir. Aslında kimi zaman mavimsi bir mor tonunda. bazen de siyah oluyor.
Bunun sebebi, dilindeki melanin renk pigmentlerinin bu tonda olması. Ve gariptir ki bilim henüz bu koyu pigmentin sebebi konusunda deneysel olarak kanıtlanmış bir yanıta sahip değil. Tahminlere göre, koyu renkli pigment Günes'in zararlı morötesi ısınlarına karsı koruma sağladığı için böyle bir adaptasyon gelisti. Böylece günes yanığı gibi bir risk ortadan kalktı ve dillerinin büyük kısmını dısarı çıkarıp uzatarak beslenmeye devam edebildiler.