Leonardo da Vinci viola da braccio'yu profesyonel düzeyde çalan bir müzisyendi ve dünya çapında bir müzik teorisyeninin oğlu olan Galileo da epey zor bir müzik aleti olan udu iyi çalardı.
Hidrojen bombasının babası Edward Teller kusursuz bir kemancıydı, bize kuantum mekaniğinin ilk formülünü veren Werner Heisenberg de yetenekli bir piyanistti.
Onun gibi Nobel ödülü sahibi bir fizikçi olan Max Planck şarkılar ve operalar yazdı.
Dehanın kişilik bulmuş hali Albert Einstein, "Fizikçi olmasaydım müzisyen olurdum;' demişti.
En sevdiği besteci Wolfgang Amadeus Mozart'tı.
“Bilim doğanın son sırrını asla çözemeyecektir,” diye yazdı Max Planck. “Ve bunun nedeni, sonuçta kendimizin de doğanın ve dolayısıyla, çözmeye çalıştığımız gizemin bir parçası olmamızdır.”
Yeni bir bilimsel gerçek, ona karşıt olanları ikna edip ışığı görmelerini sağlayarak başarıya ulaşmaz. Bunun yerine, karşıtları er ya da geç ölürler ve onların yerini bu gerçeğe alışmış yeni bir nesil alır [Max Planck].
Güçlü fakat basit fikir ile Einstein fotoelektrik etkiyi, üzerine ışık tutulunca neden metallerden elektron yayıldığını açıklama olanağı bulmuştu... Einstein’ın foton kuramı, öylesine devrim niteliğindeydi ki, normal koşullarda Einstein’ın büyük bir destekçisi olan Max Planck dahi ilk anda inanamamıştı. Planck, bir yazısında Einstein’dan bahsederken “Bazen hedefi şaşırmış olabilmesi ... ışık kuantaları konusundaki varsayımında olduğu gibi, aslında onun haksız olduğunu göstermez” diyordu.
Mesela, Max Planck şöyle demiştir; "Hangi sahada olursa olsun, ilimle ciddi uğraşan herkes, ilim mabedinin kapısındaki 'îmân et' yazısını görür. Çünkü; îmân, ilim adamının vazgeçemeyeceği bir özelliktir."
Yine dünyanın meşhur fizikçilerinden Lord Cliffen'de: "Derin düşündüğünüzde ilimler sizi, Allah'ın varlığını kabul etmeye zorlayacaklardır." der.
Büyük fizikçi Einstein'de: "Bana kainattaki mucizeleri ve hayatın sırlarını seyretmek kâfi gelir. Tabiatta tecelli etmekte olan sonsuz ilim ve hikmetin milyonda birini anlamaya çalışmak!.. İşte benim işim." demiştir.