Engizisyon sırasında, cadılıkla suçlanan kadınların iksirlerinde kullandıklarına inanılan bitkiler - sarımsak, maydanoz ve rezene - cadılarla birlikte yargılanmışlardı! B
Kara Haberlerin Gele Samuel
Büfeden ayran istedim. Uzattılar. İnce alüminyum kapaklı plastik bir bardak. Kapağını çıkarınca dikkatle tutacaksın. Hafif tutarsan düşecek, sıksan içindekiler dışa çıkacak. Ayran falan değil, lezzetli ve soğuk ancak plastik bardağın, ağza verdiği bir burukluk var. Ayranla kaynaşmayan, bütünleşmeyen bir kap bu.
Sanatın tohumu, istidattır. Yetenek de diyorlar. Her insanda bulunur. Kiminde küçük, kiminde büyük. Her tohum potansiyeli oranında gelişir. Ne yaparsan yap bir maydanoz tohumundan çınar ağacı çıkmaz.
Bu insanlar böyle. Yaşadığın zaman boyunca vücudiyetine bahçedeki maydanoz kadar önem vermezler. Ölürsün, bu defa da maydanozlara gübre olduğundan sözederler. Aslında onlar da ne söylediklerini bilmezler ya!.. Neyse...
İşin bir de siyasi-hukuki yanı var, ki beş yüz yıldan daha eski, belki sekiz yüz yıllık. Devletin her şeye maydanoz olamayacağı, kamu otoritesinin dokunulmaz sınırları olduğu, kamu yararının tek elden belirlenemeyeceği, birtakım hak ve özgürlüklere tecavüze kimsenin gücü yetmeyeceği gerçeği, Avrupa'nın başına ta 1200'lerde, yani bizdekilerin "Ortaçağ karanlığı" diye dalga geçtiği bir devirde dank etmiş. Sık sık tökezlese de, bugüne dek hayatiyetini korumuş.
Ortaokuldayken falan bir keresinde annem evde parfüm yapmıştı. Gerçekten. Kavun gibi kokuyordu. "Her şeyin evde yapanı güzeldir," diyordu anem: reçel, ağda, turşu, salça, kurutma, yastık-yorgan, kavurma, sabun, kavrulmuş çerez, saksı da acı biber, maydanoz, mayonez derken parfümü de yapmıştı.Tütün kolonyasının boşalmış şişesine doldurup diğer şeylerle karışmasın diye el yazısı ile etiketin üstüne "Erkek Parfimi" yazmıştı.Ben de sadece bir defa sürüp okula gittim, sonucunu tahmin edersiniz ya işte. Şişenin gerisini Annem kullandı bitirdi. "Yazıktır, ziyan olmasın," demişti.