Klasik aşk kitapları beni daima sıkmıştır. Sarah Jio'yu tanımadan önce de sıradan hikayelerle eserler yazdığını düşünmüştüm hep. Fakat sonra Yeşil Deniz Kabuğu eserini okudum. Eser oldukça keyifliydi benim için ve 'bit artıııık' diye söylenmeden keyifle bitirmiştim. Ardından da yazarın dilde akıcılığını, öykülerde kurgusunun çok iyi olmasını da sevdikten sonra diğer eserlerine de şans vermeye başladım.
Böğürtlen Kışı benim için çok samimi, duygusal ve kalbe dokunan bir eserdi. 1930 yılında hayatının aşkı ile tanışan Vera Ray ve 2010 yılında yaşayan meraklı gazeteci Claire Aldrige'nin hikayeleri anlatılıyor. İki kahramanın da dilinden öyküleniyor ve bir yerden sonra yalnızca 2010 yılında yaşananlar anlatılıyor.
Vera Ray çocuğunu yalnız başına doğurup yine aynı şekilde büyütmeye çalışan yoksul bir annedir. Bir gün işten geldiğinde oğlunu evde bulamaz. Ve o gün Mayıs ayının bir günüdür. O gün mevsimde bir farklılık gözlemlenir ve sert bir fırtına yaşanır, kar yağmaya başlar. Ve bu olay eski bir meteoroloji terimi olan ''Böğürtlen Kışı'' ismiyle bilinir. Bir annenin çaresizliği ve dramı çok açık bir şekilde anlatılır. Claire iste 80 yıl sonra Mayıs ayında aynı mevsim farklılığının görülmesiyle bu olayın tesadüflüğünü haber yapacaktır. Ve 1933 yılında kaybolan Daniel'in hikayesini araştırmak ister.
Hikaye okuduğum diğer Sarah Jio eserlerine göre çok daha farklıydı fakat kurguda yine şahanelik vardı. Çok severek ve duygulanarak okudum ben. Yalnızca çok belliydi olayların ne ile sonuçlanacağı onun haricinde zevk ile okudum diyebilirim.