İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Şimdi bile, ne kadar yıkılmış ve engellenmiş olursak olalım, mucizesel olan hiç bir zaman tümüyle yokolmuş değildir.
Ama onu elde etmek için giriştigimiz çabalar öylesine gülünç, öylesine amatörce ve basit ki.
İnsan öğrendiklerini hayata geçirmiyorsa onları öğrenmemiş demektir.Mazbata sahibi her insanın meslek sahibi sayılmayacağı gibi. Bu anlamda diplomalı olanımızla cahil olanımız arasında fark yoktur.
Uzun bir zaman önce elime geçen bir eser “ Çevre Bir Emanettir “ ve onunla karşılaşmam bir kitapçıda veyahut internette yapılan kitaplara dair bir araştırma neticesinde değil. Çalışmış olduğum kurumda formalite icabı konulan kütüphanenin bir köşesinde kırgın, tozlanmış bir eserdir. Vefanın ışığının dokunmadığı..
***
Kaliteli bir kağıt yapısına
Çünkü mahsûl ve tahsîl bizim memâlike göre yalnız şiir ve inşâ cihetindedir. Bunlardan bir nebze bahsedilmek fâideden hâlî değildir. Şiirin ta'rif-i umumîyesi kelâm-ı mevzûndur. Yani iki satır sözün her birindeki sükûn ve harekâtın müsâvi olmasından ibarettir. Hatta kafiy usulü milel-i müte'ahhire beyninde hâdis olmuştur. Eski Yunânîler
"insan öğrendiklerini hayata geçirmiyorsa onları öğrenememiş demektir. Mazbata sahibi her insanın meslek erbabı sayılmayacagi gibi. Bu anlamda diplomalı olanimizla cahil olanimiz arasinda fark yoktur."
İnsan öğrendiklerini hayata geçirmiyorsa onları öğrenmemiş demektir. Mazbata sahibi her insanın meslek erbâbı sayılmayacağı gibi. Bu anlamda diplomalı olanımızla cahil olanımız arasında fark yoktur.
Abıru: 1.Yüz suyu. 2.Irz, namus, şeref, haysiyet.
Acuze: Huysuz, yaşlı kadın
Adülkahır: (Ödül kahır) Pembe çiçekli, çok yıllık otsu bir bitki
Agâh: 1.Bilen, bilgili 2.Haberli
Akarca: Sürekli işleyen çıban, fistül
Altar: Adak adanan ve kurban kesilen dini yapı, sunak.
Arkebüz: XV. yüzyılda Fransa'da kullanılmaya başlanan, taşınabilir ateşli
Serbest ticaret, seçimle gelenin seçimle gitmesi, atanmışların seçilmişlere hukmedememesi ve parti içi demokrasi gibi prensiplerin terki çöküşü hızlandırdı.
Namusluyla namussuz
Paltosu bir batman gelirmiş Deli Halit Paşa’nın
Katlayıp attığında adam da devirirmiş.
Paltosu tılsımlıymış söylence olmuş.
Kurşunlar girer de çıkamazlarmış
Şamanca bir gösteri olarak silkince paltosunu
Onlarca yenik kurşun yerlere saçılırmış.
Deli Halit Paşa’da çifte tabanca
“Namuslu” dediği sağa takılı
Düşmana
SONER YALÇIN, ÜLKÜCÜ ŞAİR "ARİF NİHAT ASYA YI" ANLATTI
**En güzel bayrak şiirini kim yazdı? Günlerdir şehit cenazelerini gördükçe, kendimi hep bir şiiri mırıldanırken buluyorum. Üstelik şairi, siyasi olarak hiç anlaşamayacağım biri...**
“Bayrak şiirimi 35 yaşımdayken yazdım. Adana Erkek Lisesi’nde edebiyat öğretmeniydim. Hatay, Gazi’nin
Abıru: 1.Yüz suyu. 2.Irz, namus, şeref, haysiyet.
Acuze: Huysuz, yaşlı kadın
Adülkahır: (Ödül kahır) Pembe çiçekli, çok yıllık otsu bir bitki
Agâh: 1.Bilen, bilgili 2.Haberli
Akarca: Sürekli işleyen çıban, fistül
Altar: Adak adanan ve kurban kesilen dini yapı, sunak.
Arkebüz: XV. yüzyılda Fransa'da kullanılmaya başlanan, taşınabilir ateşli
İnsan öğrendiklerini hayata geçirmiyorsa onları öğrenmemiş demektir. Mazbata sahibi her insanın meslek erbâbı sayılmayacağı gibi. Bu anlamda diplomalı olanımızla cahil olanımız arasında fark yoktur.”
İnsan öğrendiklerini hayata geçirmiyorsa onları öğrenmemiş demektir. Mazbata sahibi her insanın meslek erbabı sayılamayacağı gibi. Bu anlamda diplomalı olanımızla cahil olanımız arasında fark yoktur.