NAZIM HİKMET'E İLK VE SON HİTAP;
Nâzım Hikmet! Nafile çabalıyorsun. Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım. Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz. Ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza
‘ Her şey gibi çok kullanılır ve çabuk tüketilir oldu aşk kelimesi. Özellikle gençler bir anda aşık olup bir anda düşman olabiliyorlar. Halbuki aşk hormonsal bir duygulanım süreci değildir, kesinlikle olamaz. “ Halbuki aşk başka ne olsun hayatın mazereti “ diyor ya İsmet Özel , aynen öyle aşk hayatın tatlı mazeretidir.’
Reklam
Yani aptallığın ve cehaletin mazereti yok diyorsun çiçeğim.
Madem kanunun suç saydığı bir fiili işledin, senin o fiilin suç sayıldığı hakkında bir malumata sahip olmayışın seni kurtarmaz.
Sayfa 213Kitabı okudu
Münacaat
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves ettim gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek
Sayfa 11 - 15Kitabı okudu
ferhan: ne var bu gülümseyişin altında? nilgün: sen varsın. ferhan: anlamadım? nilgün: sen varsın dedim ya. ya ben az önce evde oturuyordum kendi kendime dedim ki iyi ki ferhan var dedim. çok şükür dedim. ferhan: yani sırf bunu söylemek için mi geldin? nilgün: değmez mi? ferhan: ne münasebet. yanında başka bir mazeretin daha olsaydı mesela manava da gidiyor olsaydın bu kadar değerli olmazdı. nilgün: peki sen bana rastlamadan bi gece önce… ferhan: pis bir oteldeydim. camları kırıktı. içeriye de rüzgar giriyordu. iyice büzüldüm yatağımda. bana sorsalar o an, “en çok aşka uzağım” derdim.
Kavranan tüm bilgiyi birleştirme şiddetli arzusunu atalarımızdan kalıt almışız. En yüksek öğrenim kurumlarma verilen birçok ad bize, ilkçağdan beri ve birçok yüzyıl boyunca sadece bir tek evrensel görüşün itibar gördüğünü anımsatıyor. Ama, son yüz küsur yıl süresince, çeşitli bilgi dallarının, hem enine hem derinliğine, yayılması bizi ne olduğu belirsiz bir ikilemle karşılaştırıyor. Açıkça hissediyoruz ki bütün bilinenin toplu bir özetini bir araya getirmek için elverişli materyali elde etmeye ancak şimdi başlıyoruz; ama öte yandan, hemen sonra, onun uzmanlaşmış küçük bir bölümünden çoğunu bilmek tek bir akıl için olanaksızlaşmaya başlıyor. Bu ikilemden kurtulmanın (gerçeğimiz sonsuza kadar yok olmaya yönelmesin diye), kimilerimizin, bazılarının bilgisi eksik ve ikinci elden de olsa, olguların ve kuramların bir sentezine sürüklenmeyi -ve kendi kendimizi budalalaştırma riskini- göze almak zorunda olmasından başka bir yolunu göremiyorum. Mazeretim konusunda bu kadar.
Reklam
1.000 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.