Evet o bana yeni bir hayat buldu. Bu eski şeylerden şimdi çok uzaktayım. İçimde, kendi mazim olsa bile o günlere karşı katılaşmış bir taraf var. Ne yazık ki, bu mazi dönüşünü yapmadan kendimi anlatamam. Ben yıllarca bu adamların arasında, onların rüyaları için yaşadım. Zaman zaman onların kılıklarına girdim, mizaçlarını benimsedim. Hiç farkında olmadan bazen onlar oldum. Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir..
Halit Ayarcı vaziyeti tam görmüştü. Yalnız bir yerde aldanıyordu. Cemal Bey'in bulunduğu yerde ben talihime nasıl güvenebilirdim? Zaten talihimin öbür yüzü değil miydi? Yıllardır, Halit Ayarcı'ya tesadüfüme kadar hep onun darbesinin beni attığı çukurda kalmıştım. Şimdi biraz nefes almağa başladığım bir anda tekrar karşıma çıkıyordu.
Sayfa 309 - DERGÂH YAYINLARI / ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SABAHA DOĞRUKitabı okudu
Reklam
23.2.1963 BİR BABANIN ŞİKÂYETLERİ
İnsanlar görüyorum., yangından kaçar gibi kaçıyorlar vazifeden. Önlerinde uçurum. Bir uçurum ki memleketimin insanları ile dolu., bir uçurum ki uçsuz bucaksız.. Uçurum değil, bir ejderin ağzı. Belki biz de koşuyorduk uçuruma. Belki eteklerimiz bir dikene takıldı, belki biz de uçurumdayız. Ama bu uçurum da kat kat.. Yüz yıllardan beri kâbusa,
Sayfa 92 - İletişim Yayınları, Mayıs 2018 PDFKitabı okudu
Sonunda, ileriye ya da geriye doğru her açılan kapının ardında, bir başka kapalı kapı -açtıkça kapanıyor sanki. Yolları çatallansa da bahçe yok, bahçe yok. Çorak kır tetikte, yurt edinilmesi buyurulmuş çöl ensemizde. Diyorum ki, herkes evinin önündeki çölü süpürmelidir, içerideki çölü dışardansıymış olarak görüyorsa, beklesin ağır ağır dışarı aksın kum tanecikleri; biriksin ve dışarının çölüne bitişsin. O zaman herkes yine evinin önündeki çölü süpürmeyi sürdürebilir. ( Sessizce durur. ) Oysa, mazim o kadar yeşildi ki! Zeytinlikler, bağlar, dut ağaçları, kayısı, ayva, erik ağaçları, zaman zaman karla kaplansa da! Aracı yoktu doğayla aramda. Suya mı değilecek Ben değerdim, ağaca mı çıkılacak Ben çıkardım, göğe mi bakılacak Ben bakardım, toprağa mı dokunulacak Ben dokunurdum, taş mı koklanacak Ben koklardım, ışık demetinde uçuşan tozlar mı izlenecek Ben izlerdim, koklanacak mi toz, ay, çilek, taş, hayvan... Ben koklardım.
İnsan ölürken, etrâfında cereyan eden hâdiseleri ve sözleri sezer, duyar, fakat cevâba muktedir olamaz. Ben de bir ölüm takatsizliğine rağmen vakit vakit acılar, sızılar, söyleşmeler duymuyor değilim; fakat dilim var söylemiyor, gözüm var görmüyor, aklım var işlemiyor. Bir kelime ile, sanki mâzim üstüme devrilmiş ve ben bu harâbenin enkazı altında kımıldamaya, bağırmaya, haykırmaya muktedir olamadan, mecalsiz, hareketsiz, âdeta cansız gibi yatıyorum.
İnsanlar Arasında
Nasıl bütün bir insan kaderini tadacağım ... Bir mazim olacak mı? Korkmuyorum desem yalan! Daha şimdiden başımın üstünde Gök derinleşti, daha hiçbir şey değişmemişken Beni ürkütüyor Kendi düşüncem olan mesafeler Garip bir huzursuzluk var içimde! Şüphesiz bunu böyle duyarlar Doğum saatini bekleyenler ana rahminde Ve belki onun için gözlerini sımsıkı yumarlar! Kolay mı kader uçurumuna atılmak Durmadan yürüyen kervana katılmak! Hayır pişman değilim! Sevmeyi, imkansızlığı, ümidi tadacağım Daha şimdiden içimde yaşamanın sevinci var! Tanımadığım insanlarla sohbet bir kahvede ... Haydi artık ... Bu acayip eşikten Size veda edeyim ... Maceramı Bir gün dinlersiniz elbet ... Ben şimdi bir başkasıyım ...
Reklam
41 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.