23.2.1963 BİR BABANIN ŞİKÂYETLERİ
İnsanlar görüyorum., yangından kaçar gibi kaçıyorlar vazifeden. Önlerinde uçurum. Bir uçurum ki memleketimin insanları ile dolu., bir uçurum ki uçsuz bucaksız.. Uçurum değil, bir ejderin ağzı. Belki biz de koşuyorduk uçuruma. Belki eteklerimiz bir dikene takıldı, belki biz de uçurumdayız. Ama bu uçurum da kat kat.. Yüz yıllardan beri kâbusa,
Sayfa 92 - İletişim Yayınları, Mayıs 2018 PDFKitabı okudu
“Benim Sevgili Aliye’m, Mektubunu aldım. “Ben fena kız değilim, senin meyus olmayıp saadetin için hayatımı şimdi fedaya hazırım!” diyorsun. Aliye, bana böyle şeyler yazma… Sonra ben sana deli gibi âşık olurum. Senin ne iyi kız olduğunu biliyorum. Muhakkak ki hayatımda yaptığım ve yapabileceğim en iyi iş seninle hayatımı birleştirmek oldu. Bundan
Reklam
Böylece her şey yoluna girdi. Ve biz tekrar, hatta eskisinden daha kuvvetle günün adamı olduk. Babacanca hâllerim halkın hoşuna gidiyordu. Acayip mazim, icat kabiliyetim, açık kalbim her gün bir kere daha övülüyordu. Hiçbir topluluk yoktu ki bulunmam istenilmesin! Doğrusunu isterseniz ben de bu şöhretin tam tadını çıkarmaktan hiç çekinmiyordum. Gözlüğüm, şemsiyem, hiçbir zaman yerine tam oturmayan şapkam, biraz bol kesilmiş elbiselerim, babayani hâllerim, hülâsa elimdeki tesbihe varıncaya kadar her şeyim bu muvaffakiyeti besleyecek şekilde tanzim edilmişti. Gittiğim her yerde etrafım çevriliyor, her meselede fikrim soruluyordu. Umuma ait ölçüleri hiç rahatsız etmeyecek şekilde yaşadığım için seviliyordum.
Ben sadece mütereddit (kararsız) ve zayıfım. Sürükleniyorum. Mâzim beni sürüklüyor.
Sayfa 201 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
BİR BABANIN ŞİKÂYETLERİ İnsanlar görüyorum., yangından kaçar gibi kaçıyorlar vazifeden. Önlerinde uçurum. Bir uçurum ki memleketimin insanları ile dolu., bir uçurum ki uçsuz bucaksız.. Uçurum değil, bir ejderin ağzı. Belki biz de koşuyorduk uçuruma. Belki eteklerimiz bir dikene takıldı, belki biz de uçurumdayız. Ama bu uçurum da kat
Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün Bu kadar benden uzak Bu kadar mavi Bu kadar geniş olduğuna şaşarak Kımıldamadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, Dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben… Bahtiyarım… Mazım Hikmet
Reklam
Nasıl bütün bir insan kaderini tadacağım... Bir mâzim olacak mı? Korkmuyorum desem yalan! Daha şimdiden başımın üstünde Gök derinleşti, daha hiçbir şey değişmemişken Beni ürkütüyor Kendi düşüncem olan mesafeler Garip bir huzursuzluk var içimde! Şüphesiz bunu böyle duyarlar Doğum saatini bekleyenler ana rahminde Ve belki onun için gözlerini sımsıkı yumarlar! Kolay mı kader uçurumuna atılmak Durmadan yürüyen kervana katılmak! Hayır pişman değilim! Sevmeyi, imkansızlığı, ümidi tadacağım Daha şimdiden içimde yaşamanın sevinci var! Tanımadığım insanlarla sohbet bir kahvede... Haydi artık... Bu acayip eşikten Size veda edeyim... Maceramı Bir gün dinlersiniz elbet... Ben şimdi bir başkasıyım...
Ah, ben ileride ne olacağım? Kaderim beni nereye götürecek? Geleceğin bu denli belirsiz olması ne olacağını bilememek beni derinden üzüyor! Hatta sadece geçmişe dönüp bakmak bile korkunç bir şey. Çünkü mazim, düşününce bile kalbimi paramparça etmeye yetecek kadar acı ve keder dolu. Evet, hayatımı enkaza çeviren kötü insanlar yüzünden sanki acı içinde yüz yıl yaşamışım gibi hissediyorum.
148 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 9 days
"Silahının siperi bir kitap olsun..."
Bu kitap bizden biri. Bu kitap o kadar bizden biri ki "Uyanın, ben geldim." diyor. "Bu kitabın yapraklarını hançerinle yırt! Ve hançeri onun kalbinin üzerine bırak! Bundan sonra silahının siperi bir kitap olsun." demiş yazar ön sözde. Ben bu kitabı seve seve göğsüme siper yaparım çünkü mazim burada; sevincim de acım da bu kitabın içinde. Kitabın yazılma amacı Türk'ün ruhuna bir renk vermek çünkü yazar o ruhun karardığı zamanlarda yazmış hikayeleri. Hem çevre betimlemeleri hem de ruh tasvirlerini çok iyi belirtmiş. Bazen bozkırda ata biniyorsunuz bazen tüm ümidinizle mehmetçiğin harpten dönmesini bekliyorsunuz bazen de vatanın sorunları sizi çıldırtıyor. Bir şeylerin farkına varabilmek için hiç de geç bir vakit değil. Yazar tüm kalemiyle Türk iline, Türk zeybeğine, Türk oğluna, Türk kızına seslenmiş. Bu kitap insanı uyandırır, sadece ön sözü bile insanı uyandırır. Mutlaka okuyun, okutturun. Ötüken Neşriyat, 3. Baskı (1976) #KitapŞuuru
Kitap Şuuru
Kitap Şuuru
Çağlayanlar
ÇağlayanlarAhmet Hikmet Müftüoğlu · Ötüken Neşriyat · 19801,922 okunma
Niçin, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün hikâyesini bu uzak hatıralarla ağırlaştırdım? Neden bu mazi gölgeleri yüzünden yolum birdenbire değişti? Bunlar o cins şeylerdi ki, ne hakikatini, ne de gülünç tarafını bugünün insanı anlayamaz. Bana gelince, yaşı, geçmiş şeyleri tahayyülden ve hatırlamadan artık lezzet alamayacak kadar ileri. Böyle
Sayfa 53 - dergah
80 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.