İnsan zihni, soyut fikirleri anlamaktan çok, onları somutlaştıran şahıs ve semboller üzerinden kavramaya meyillidir. Bu yüzden tarih boyunca hakikat, ancak onu taşıyan figürlerin gölgesinde değer bulmuş; fakat aynı hakikati başka bir ağızdan duyan zihin, onu tanıyamamıştır. Bu, bireyin psikolojik olarak aidiyet arayışından ve fikirleri, ancak bir kimliğe bağlayarak benimseyebilme eğiliminden kaynaklanır. Ancak hakikat, şahısların ötesinde var olan bir özdür; ona ulaşmak için sembollerden bağımsız düşünebilmek gerekir.