Bir avukatın bürosuna, üç günlük lohusa bir kadın, lohusa şerbetinin verdiği şüphe nedeniyle eşinden boşanmak için başvurur. Ve hikaye başlar. Olaylar öyle bir gelişir ki, aynı zamanda eşi de hamile olan avukatın hayatını etkileyerek ilerler. Sonuçta avukatın eşinin lohusa şerbetine kadar uzanan bir dizi trajikomik olaylar başlar.
Avukat Ergün Kazanır sosyal medyada gerçekten isim yapmış birisi. Bu kitabı da kendi imzasıyla yayınlamış. Kitapta yazılanların ne kadarı gerçek, ne kadarı kurgu onu bilemiyorum ama anlatımı harika diyebilirim. Ülkemizde olağan olan bu tür olayları muhteşem bir şekilde bazen espiritüel, bazen de dramatik bir şekilde anlatmayı çok iyi başarmış.
Ben büyük keyif alarak okudum. Okunmasını da tavsiye ederim.
Lohusa ŞerbetiErgün Kazanır · Sahi Kitap · 2023268 okunma
Hiç bir insanın göründüğü gibi olmadığını, mutlaka içinde bir yara, bir dert, bir sır olduğunu ve bunun o insanın hayatını olumsuz yönden etkilediğini anlatan muhteşem bir kitap.
Yazar Şermin Yaşar okuduğum bu ilk kitabıyla beni çok etkiledi. Kitapta uyumlu yaşayan bir ailenin fertlerinin sırayla itiraflarını okuyoruz. İtiraflarda ailenin o güne kadar yaşadıkları herkesin kendi bakış açısından anlatılmaktadır. Sırlar ortaya çıktıkça arka arkasına dramlar da gelmekte ve ailenin yaşantısının hiç de göründüğü gibi olmadığını anlıyoruz. Her sayfa bir öncekinden daha ağır dramlar, daha ağır süprizler içermekte , bu durum da, okuyucu da farklı duygusal değişimler yaratmaktadır.
Kitap çok akıcı ve sürükleyici. Yazarın basit ve kısa cümleler içeren bir anlatımı var. Sıkıcı betimlemeler fazla kullanılmamış, sadece olaylara odaklanılmış. Bu durum da okumayı çok kolaylaştırıyor. Bir de arka arkasına gelen ve insanın adeta içini yakan dramları eklediğimiz de kitap, çok hızlı bir şekilde okunuyor.
Büyük beğeniyle okudum. Kesinlikle herkesin okumasını tavsiye ederim. Hatta mutlaka okuyun diyorum. Çünkü okuduğunuzda hayata bakış açınız tamamen değişecektir.
İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor.
Dar ettik birbirimize evi. Geçinmek istesek geçinirdik ama istemedik herhalde, ne bileyim. Ne kavgalar ne geçimsizlikler. İkimizin de derdi birbirimizle değildi. Başka bir şeyin kavgasını veriyorduk biz. Babalarımıza, kocalarımıza olan sinirimizi birbirimizden çıkarıyordu.
Herkes öyledir. Dışarıdan göründüğü gibi değil ki hiçbir şey. Herkes her şeyi bilecek olsa oturduğumuz evlerde, mahallelerde duramayız. Herkes bir şeyler saklıyor işte.
Neşe bulaşıcıdır falan diyorlar. Yalan. Neşe kolonya gibi bir şey. Dökünüyorsun, o an ferahlıyorsun. Sonra uçup gidiyor burnundan, elinden, üzerinden. Kasvet öyle değil ama, zamk gibi, bulaşıyor ve dokunan herkese yapışıyor.
Seneler öncesi bir gece annemle babam çat kapı çıkıp gelmişlerdi. Ben kapıyı açtım, elimde şarap kadehi, içerde sevgilim, üstümde gecelik. Yüzüme tükürdü babam, senin gibi evlat olmaz olsun dedi. Alıp annemi gitti. Çok da umurumdu. O olay olmasaydı, şimdi kesin ikisine de ben bakıyordum. Öyle oluyor, anne babalara evlenmeyen ya da boşanan kız kardeşler bakıyorlar. Öteki kardeşler sırf evliler diye sefa sürüyorlar. Bizde de öyle olurdu kesin. Var mı bende o göz. Hiç düşmedim peşlerine, kardeşlerim aradı, açmadım. Kestim ilişiğimi.
Adam çocuk istiyor, kız ben ne yapayım çocuğu, okulda her yanım çocuk zaten. Neyse bu hamile bırakıyor, ben düşük yapıyorum, bu hamile bırakıyor, ben düşük yapıyorum, sonunda boşadım adamı. Onunla mı uğraşacağım.
Nedense Naziler ismi bize her zaman, öncelikle Holokostu yani İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilerin ölüm kamplarında topluca katledilerek imha edilmelerini çağrıştırır. Doğrudur. Resmi kayıtlara göre 6 milyon Yahudi bu kamplarda topluca katledilmişlerdir. Ama unutulmaması gereken birşey vardır ki o da Nazilerin sadece Yahudileri katletmediği