Meçhul bir odadan çıkıp gelen bir müzik parçası, insani şeylerin akışı içinde az da olsa kusursuzluk. Başımı hafifçe eğiyorum, tapınak yosunu üzerindeki kamelyayı düşünüyorum, bir fincan çayı düşünüyorum, o sırada rüzgar dışarıda yaprakları okşuyor, elimizden kaçıp giden yaşam yarınsız ve projesiz bir mücevher halinde donuyor, insanların yazgısı, günlerin soluk ardışıklığından kurtulmuş, nihayet ışıkla çevriliyor ve zamanı aşarak dingin kalbimi tutuşturuyor.
Görüm geçim dünyasıdır durduğumuz bu dünya
Gün gocaldı, sabah meçhul, geçip giden ya dün ya?
“Bir rozetim vardı, ona içim yandı” dedin ya!
Giderken de varın yoğun bir kaç metre beyaz bez,
Kalanlara ibret olsun Elçibey’im Ebulfez.