15 Şubat 1967 çarşamba günü öğleden sonra -huzurun bir işareti olan- toprak, -mezar şekline bürünen- soğuk ağzıyla emerek onu yuttu. Çiçeklerle donatılmış beyaz bir ambulans yavaşça Zahiruddevle Mezarlığı’nın yolunda yaklaşıyordu. Uğultular, gözyaşları akıyordu. Cansız bedenini ambulanstan çıkardılar. O şiir güzelliğiyle şalın altında uyuyordu. Ahmet Şamlu, Siyavuş Kesrai, Mehdi Ahavan Salis, Huşeng Ibtihaç (Saye), Saidi ve diğer birkaç kişi tabutunu omuzlarına aldılar. Yağmur ve gözyaşları yeniden başladı. Ama salavat feryatları bu ikisini bastırıyordu. Birkaç kişinin omuzlarında olan cenaze mezara taşındı sonra mezarın ucunda yere koydular.
Mezarcı işini bitirmişti, orada bulunan tuğla ve kireci mezarın içine
koydu. Furuğ henüz kaşmir şalının altında mezarı beklemekteydi. Elleri
şalın altında fark edilebiliyordu... mezarcıların sesleri yükseldi, sonra
da salavat sesleriyle cesedi mezara taşındı. Yağmur birkaç saniye kesildi şalı cesedin üstünden aldılar, ondan sonra gökyüzünden kefenden daha beyaz, tertemiz bembeyaz bir kar yağmaya başladı. Mezarda sessizce beyazlara bürünmüş olan Furuğ’u örtüyordu. Zemini ve onun mezarını kar beyazı bir renk örttü.
belki de gerçek
durmadan yağan kar yağışı altında defnedilen o iki genç eldi
inanalım
soğuk mevsimin başlangıcına inanalım
hayal bahçelerinin yıkıntılarına inanalım
bir kenara atılmış işsiz oraklara
ve tutsak tanelere
bak nasıl kar yağıyor