Hatta o kuvvetlinin haksızlığına birçok yardımcılar bulunur. Hele zayıf olan taraf bir de Müslümansa, din ihtilafı ile Avrupalılardan ayrılmışsa, artık o tarafa “Rabbim selamet versin!” demekten başka çare kalmaz.
Lakin malumdur ki, yalnız askeri düzenlemelerle iş bitmez.
İlk önce adalet, emniyet, eğitim;
İkinci olarak da ticaret ve ziraat gibi
İdari işlerin önemli kısımlarının tamamı, şu anda olduğu gibi ayaklar altında yatıyordu.
İnşallah gelecek nesiller, Osmanlı Devleti ve daha doğrusu ümmet-i Muhammedi gönüllerin arzu ettiği olgunlukta görürler. Asrımızı anlatan tarihin her yaprağını okurlar da, bizim çektiğimiz gönül üzüntülerine cesur ve kayıtsız bir şekilde karşı koyduğumuzdan dolayı, layık isek rahmetle anarlar.
Savaş yapacak askerin yatacak yerlerini, giyeceği ve yiyeceği şeylerin çaresini başkumandan düşünmeye mecbur oluyordu. Sonra da savaş planları tertip ediyor, kazanmanın yolunu arıyordu. Kaybederse mahvolmamanın çarelerini düşünüyordu.
Bir akıl hangi birini düşünsün!