Mutlak özgürlük yoktur. Özgürlüğün her halukarda sınırları vardır. Ancak asıl tartışma Özgürlüğün hukuki olan sınırları ile ahlaki olan sınırlarını birbirinden ayırabilmektir. Daha da önemlisi hukuki sınırlar ile ahlaki sınırların hangi teorik kıstaslara göre birbirinden ayrıldığını ortaya koyabilmektir. Dolayısıyla müslümanların en önemli problemi Özgürlüğün hukuki sınırları ile ahlaki sınırlarını birbirinden ayıracak bir teorik çerçeveden yoksun olmasıdır. Klasik dönemde bu ayrımı fıkıh belli kıstaslardan hareketle yapıyordu. Ancak modern dönemde özgürlüğün hukuki sınırları ile ahlaki sınırlarının hangi kıstaslara göre tespit edileceği henüz net bir şekilde ortaya konamamıştır. İşte bunun yapılamamış olması İslami bir söylemle iktidara gelenlerin en büyük açmazını oluşturmaktadır. Bu ayrımın yokluğu yüzünden Müslümanların iktidar tecrübeleri sonuçta kendiliğinden otoriterliğe evrilmektedir. İşte bu durumdan kurtulmak için Müslümanların özgürlüğün hukuki ve ahlaki sinırlarını net bir şekilde birbirinden ayırması gerekiyor ki bunun için de kapsamlı bir ahlak ve hukuk felsefesine ihtiyaçları bulunmaktadır.
Bu coğrafyada cahillerin dahi alimi olduğu gibi davrandığı tek alan din ve dini ilimler. Doktor olmak için altı yıl okunması gerektiğini anlıyor veya mühendis olmak için dört yıl okunması gerektiğini anlıyor ama sıra Din ve dini ilimlere gelince alleme olduğunu iddia ediyorlar. İnsan böyleleriyle karşılaşınca Hz. İsa'nın neden “bir ahmaktan kaçar gibi kaçın” dediğini çok daha iyi anlıyor! Sözün özü şudur; hz. İsa yine sözünü söylerdi zira, İncil'de Hz. İsa'nın şöyle dediği rivayet edilir: “Hakikat sizi özgürleştirecek!”