TLAF: [إتلاف]
Telef etmek, yok etme. Bir şeyi insan fiili ile normalde tamamen veya kısmen kullanılamaz hale getirme. İtlâf kasıtsız olsa bile mal ve can heder olmadığı için tazmin sorumluluğunu gerektirir, ancak kasıt bulunmadığından günahkâr olunmaz. İtlâf; mübâşereten (doğrudan) itlâf ve tesebbüben (dolaylı) itlâf olmak üzere iki kısma ayrılır. Bizzat öldürme, yaralama birinciye, askıdaki kandilin ipini kesme, kamuya ait yola kuyu kazma gibi fiillerle telefe sebep olma da ikinciye örnektir.
Sayfa 275Kitabı okudu
"Ocak 1921'de başlayan ve giderek şiddetlenen Yunan ileri harekâtı sona ermiştir. Binlerce Mehmet kendini vatanın harcıma ekleyerek Türk'ten bir duvar örmüş, Ayşeler, Zeynepler elleriyle, sırtlarıyla bu duvara destek olmuş, İngilizlerin kusursuz savaş makinesinin geçmesine izin vermemişlerdir.."
Reklam
"Binbaşı Mehmet Neşet Bey dürbünle gözünü karpmadan Şerefligökgöz sırtlarını izleyen komutanına sorar: "Komutanım siz topçusunuz. Bugüne kadar hiç bu kadar ağır bombardıman gördünüz mü?" İzzettin Bey Çanakkale'yi, İnönü'de Kanlısırt'ı da görmüştür ama bu başkadır: "Yok Neşet Bey, normal değil bu. Canlı ot bile bırakmadılar orada. Çocukların girecek boy çukuru bile yoktu". Maalesef 120 mm. DeBange gibi sekiz kilometreden fazla menzili olan ağır toplarla uzaktan atış yapan Yunan bataryalarına yapılabilecek bir şey yoktur..."
"Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur" (Mecelle md. 29)
"Zarar-ı ammı def' için zarar-ı has ihtiyar olunur" (Mecelle md. 26)
"Zarar izale olunur" (Mecelle md. 20)
Reklam
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.