Meydan
Yer yüzünde kalsan da tek Eğme boyun, öpme etek! Çin seddinden, Nemçe'ye dek Yeni baştan sar meydanı. Bak neler var dünlerinde Acı, tatlı günlerinde... Dumlupınar önlerinde Mehmetçik'ten sor meydanı
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Seyit Onbaşı
Çelik püskürtüyor deniz Ve Mecidiye Tabyası’nı altüst eden ateş, Mermi yağıyor âdeta, Cesur Mehmetçiğimin üzerine. Ve bir emir Takım subayı Fehmi Bey’den: Sığınağa gir, asker hemen!
Reklam
Düşman bu bombardıman karşısında canlı hiç kimsenin kalmadığını, kalamayacağını, kalan varsa da kaçmak zorunda kaldıklarını düşünüyordu. Ancak hiç de öyle değildi. Mehmetçik siperini terk etmedi, sabırla yaklaşmalarını bekledi.
Tarihler 18 Mart 1915’i gösteriyordu, Ve saat 10.30 idi, Gelen Haçlı ittifakı, İslâm düşmanlarının donanması, Düşman gurur mu gururlu. Tarih 18 Mart, Ve 18 büyük savaş gemisi,
Mayınlar Mehmetçik tarafından belli aralıklarla birer birer denize döküldü. Görev tamamlandıktan sonra Binbaşı Nazmi Bey’in emri ile geri dönüş için harekete geçildi.
Ümmetin umudu Mehmetçik hak için, adalet için, zulmün saltanatına son vermek için, mazlumların gözyaşını dindirmek için kışlalarından çıkacak ve Kızılelma'nın peşine düşecek.
Reklam
Üzülen kimdir bilir misiniz? Asker. Evet, asker yani Mehmetçik. Namus bildiği hudut aşılmıştır, engel olamamıştır, işte bunun üzüntüsünü yaşar. Bir de bu uyuşturucu kullanan çocukların ana ve babaları, bu zehirden evlatlarını kurtaramamış olmanın üzüntüsünü yaşarlar hem de ömür boyu.
Yürüyüş
Gün batıdan doğuya bir dualı er yürür Çölleri, orduları, surları yener yürür. Malazgirt'te, Mohaç'ta devler keser yolunu Poyrazdan yaratılmış, atlarla çiğner, yürür. Kan ile yazılmıştır cenk meydanı yasası Burda yürek konuşur, özge bir hüner yürür. Nice siperler vardır, gülle kurşun kår etmez. Bileklere iş düşer, sürgüler süner yürür. Sakarya boylarında bu mübarek erlerin Alnından öpmek için melekler iner yürür Bir çağ gelir çelikten küheylänlar şahlanır Lefkose ovasında paletler döner yürür. Tanrı ona Türk demiş, önüne dursa dağlar Onları binek eyler üstüne biner yürür. Mehmetçik yürür iken düşmana kaçmak kalır Kara yere karılır; sürünür, siner yürür.
I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale cephesinde çavuş rütbesiyle Osmanlı ordusunda görev yaptı. 4 Mart 1915 tarihinde İngiliz birliklerinin çıkarma yaptığı Sed­dülbahir Kalesi önünde gösterdiği kahramanlıkla literatüre gir­di. Çatışma sıra­sında tüfeği tutukluk yapınca, düşmana taş atarak savaşı sürdüren Mehmet Çavuş, bir istihkam küreğiyle askerlerini hücuma kaldırmış; 20 ölü, 25 yaralı zayiat veren İngiliz güçleri çekilmek zorunda kalmıştı.[1] Osmanlı ve Türk askeri için kullanılan “Mehmetçik" ifadesinin onun adından geldiği düşünülür.[2]
Oysa gönül isterdi ki; hakimlerimize, muallimlerimize, kaymakamlarımıza, tüccarlarımıza ve bilumum meslek erbabına da 'Mehmetçik' diyebilseydik.
Reklam
Taşhan, Bana dünyanın en büyük meydanı gibi geldi. Gözüne güneş gelmesin diye elini Siper eden Mehmetçik heykeli ne güzeldi. Ve büstlerinden yalnız göğsüne kadar tanıdığım Atatürk
Sayfa 119 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Başkomutan ve Mehmetçik arasındaki duygu bağı tarifsizdi… Mustafa Kemal’in askerlerinin önünde durabilmek, artık mümkün değildi.
Sayfa 410 - Sia KitapKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.