Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mekke'de tarikat tasavvufun ancak İslam'ın zahiri hakikatle, yani şeriatla uyumlu olduğu müddetçe kabul edilebilir olduğunu vurgulamıştır. Bu durumda, Nakşibendiler tanınmış âlim Muhammed el-Gazali (ö.1111) tarafından savunulan "ılımlı" tasavvuf geleneğini takip ediyorlardı. Gazali kanunun tüm sınırlamalarının istisnasız takip
Sayfa 139Kitabı okudu
❛❛ MESCİD🌷 Sözlükte "secde edilen yer" anlamına gelen mescid, Müslümanların mabetlerine verilen bir isim olup, cami kelimesi ile eş anlamdadır. Kur'ân'da mescid kelimesi, çoğul şekli olan mesâcid ile birlikte 28 defa geçmiştir. Türkiye'de küçük mabetlere mescid, büyüklerine cami denilmektedir. Yeryüzünde ilk yapılan
Reklam
Vahhabîlerin tekfir hareketleri: Halbuki Şefaat haktır, âyetle sâbittir.
"Amel, imanda dâhildir. Tevhid'den maksad, tevhîd-i amelidir (amelde birliktir). Tevhid'de Kelime-i Şehâdet yeterli değildir. Herhangi bir şeyi veli, vesile ve mürşid edinmek küfürdür. Allâh'ın sıfatları, hakikî sıfatlardır: Tevessül, küfür ve şirktir. Meleklerden, peygamberlerden ve ruhlardan meded ummak küfürdür. Peygamberden şefaat umulamaz. Peygamber'in ve Kur'ân'ın tebliğinden ayrı olarak, dine giren şeyler bid'attır: Kabirler üzerine kubbe yapmak, adak adamak küfürdür; ziyaret sapıklıktır. Amel'deki dört mezhebe cevaz vardır: lâkin itikaddaki mezhepler yasaklanmıştır. Tarikatlara girmek ise, küfürdür. Esaslardaki bu ayrılıklardan başka, fürûatta da bazı ayrılıklar ve farklılıklar vardır. Bunları da şöyle özetlemek mümkündür: Vakıf müessesesi bâtıldır: Bu anlayışa göre Vehhâbiler, girdikleri İslâm beldelerindeki bilhassa Mekke ve Medine'deki, muazzam Osmanlı vakıflarını dağıtmışlar ve yağmalamışlardır. ... Görülüyor ki ortada şirk sayılmayan tenkîd edilmeyen bir dînî hareket kalmamaktadır."
Filibeli Ahmed Hilmi a.g.e. .. sh:275
Bu arada Suriye'deki olaylar da çok geçmeden onun belli başlı iddiasının haklı çıkarmaya başlamıştı. Önceden tahmin etmiş olduğu gibi, meşhur "Yıldirım Harekât sadece lafta kalmıştı. Daha Türkler harekete geçmeden Allenby nin kuvvetleri Sina cephesine saldırmışlardı. Von Falkenhayn, saldırıya geçmek şöyle dursun, bu saldırıyı önleyecek kadar bile hazırlıklı değildi. Kıyıdaki Gazze cephesine yöneltileceğini tahmin ettikleri saldırı, içerideki Bir Üs-Saba cephesine yapıldı ve savunma hattı az zamanda yarıldı. Türkler, ingilizlerin bir hilesine aldanmışlardı. Sözde keşif'le görevli bir ingiliz kurmay subayı, Türk nöbetçisinin kovalamasından kaçarken evrak torbasını düşürmüştü. İçindeki kâğıtlarda, Bir Üs-Saba'ya yapılan saldırı hazırlıkları bir aldatmacadan başka bir șey değilmiş gibi gösteriliyordu. Gayet şiddetli bir topçu bombardimanıyla geri püskürtülen Türkler, yedek kuvvetlerini zamanında getirip ikinci bir savunma hattı kurmayı başaramadılar. Lloyd George, Allenby'den, ingilizlere Noel hediyesi olarak, Kudüs'ü almasını istemiş, o da almıştı. Allenby, böylece Türklerin maneviyatına son bir acı darbe indirmiş oldu. Mekke ve Bağdat'tan sonra Kudüs, düşman eline düşen üçüncü kutsal şehirdi. 1917 yılı Osmanlı İmparatorluğu için bir felaket yılı olmuştu.
Sayfa 140 - Altın KitaplarKitabı okuyor
Çünkü Türkiye'yi Avrupalılaştırma isteği bir yandan da onu Araplardan uzaklaştırma isteğiydi. Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı sırasında parçalanması, padişahın Arap uyrukları ile Türk uyruklarının birbirinden kopmasına neden olmuştu. Mekke'deki Haşimiler 1916'da İngilizlerin kışkırtmasıyla isyan bayrağını açtıklarında, amaçlarından biri dört yüzyıldan beri Osmanlı padişahlarına ait olan halifeliği Araplara geçirmekti; Türk boyunduruğundan kurtulan Peygamber halkı, eski zamanlardaki şanına kavuşabilecekti.
Ancak Arap sorununun Cemal Paşa yüzünden çıktığı, Paşa ileri gelen Suriyelileri ve edebiyatçıları öldürmese Şerif Hüseyin'in devlete isyan etmeyeceği söylentilerinin aslı yoktur. Çünkü Şerif Hüseyin'in İngilizlerle bağlantısı ve bulduğu ilk fırsatta devlete karşı ayaklanma düşüncesi Sultan Abdülhamid dönemine kadar gider ki Sultan da
Sayfa 191Kitabı okudu
Reklam
Bunlar ne biçim insan !
Osmanlı Devleti'nin Harb-i Umumi neticesinde Arabistan'dan çekilmesi üzerine orada Şerif Hüseyin idaresinde merkezi Mekke olan bir "Hicaz Krallığı" kurulmuştu. Şerif Hüseyin, İngilizler tarafından Halife yapılacağı yalanıyla kandırılıp Osmanlı'ya isyan ettirilmişti. Bunun gerçekleşmemesi üzerine şerif Hüseyin'in mütemadi şikayetlerinden kurtulmak isteyen ingilizler, Suudlara sağladıkları destekle onları Hicaz'a saldırttılar. Aynı ingilizler, şerif Hüseyin'i güya korumak üzere Kıbrıs Adası'na nakledip orada ölüceye kadar yaşamaya mecbur bıraktıar. Böylece 1932 yılında "Suudi Arabistan Krallığı" kurulmuş oldu. Suudiler, oteden beri Vehhabiliği benimsemiş olduğundan ilk olarak Mekke'deki "Cennetü'l-Mualla" ile Medine'deki "Cennetu'l-Baki" mezarliklarini tarumar edip dümduz bir tarla haline getirdiler. Mualla Mezarlığındaki Hz. Hatice'ye aid türbe, Hz. Ömer'in ve Baki Mezarlığındaki Hz. Osman'ın kabirleri üzerindeki muhteşem türbeler ve emsali pek çok sahabe kabri yerle bir edildi.
Arap Yarımadasında Haşimi-Vehhabi Çekişmesi
18. yüzyılın sonundan beri, Arabistan çöllerinin, özellikle Nejd'in hakimi olan Vehhabiler, bid'atlerden temizlenmiş bir İslam teziyle bütün çevrelerindekilere (Türk, Arap fark etmeden) saldırıyorlardı. 19. yüzyılın başında Mekke ve Medine'ye de hakim oldularsa da, Osmanlı kuvvetleri tarafından çıkarıldılar. Bazan yenip bazan
Sayfa 358 - Boyut YayınlarıKitabı okudu
I. Selim'in, hükümdarlığına Suriye ve Mısır'in fethi ile İran'daki Şii Safevikere karşı kazanılan zaferlerin, artık Müslüman hükümdarların en güçlüsü, Mekke ve Medine'deki iki kutsal mabedin hizmetkârı ve Batılı Hristiyan düşmanlara kayda değer başarıyla karşı koyabilen tek kişi olan Osmanlı sultanına yeni bir boyut kazandırdığını ayrıca belirmek elzemdir. Kendini halife ilam edeceği gün gelmediyse de, eli kulağındaydı.
Şeyh Şamil, askeri dehasını kullanarak Rus kuvvetlerini eritmeye devam etmektedir. Fakat, Kırım Savaşı'nın sona ermesiyle, serbest kalan bütün ordusunu Kafkasya'ya yığan Çar Aleksandr, babası Nikola'nın yayılmacı siyasetini takip eder. Osmanlı Devletinden ve İran'dan Kafkasya'ya gelen bütün ikmal ve silah yollarını keser.
Reklam
Osmanlı önderliğinin İslam dünyasında meşrulaşması ve rasyonelleştirilmesi, eski İslami gelenekti: "bir ümmet / bir Hilafet" kavramı içinde değil, tarihsel gelişmeyle belirmiş bir birleşme ve İslam'ın ve bütün Müslümanların korunmasını amaçlayan evrensel gaza düşüncesini benimsemiş bir hanedanın idaresinde bütünleşmenin kabulü ile
Sayfa 16 - Boyut YayınlarıKitabı okudu
Hâşimi hanedanının başı Şerif Hüseyin, İngiliz para ve silâhlarıyle Türklere karşı isyan etmişti. Son Osmanlı kuvvetleri Medine'de sarılmış. Perakende kuvvetlerimiz, ya esir edilmiş, ya imha olunmuştur (27 Haziran 1917). Eski Bahriye Nâzırı ve Suriye cephesinde bir aralık ordu kumandanı olan Cemal Paşa hatıratında, bu büyük isyanın aşağılık
Sayfa 264Kitabı okudu
Osmanlı varlığı böylece acımasız bir katliamla başlamış olur,
Gazze'de, I. Selim'in Kahire yolunda bozguna uğradığı söylentileri dolaşır ve kent ayaklanıp Osmanlı garnizonunu dağıtır. Fakat Osmanlı sultanı Mısır'da olduğu gibi Mekke'de de zafer kazanıp, ayaklanan halkın üzerine öfkeyle yürür ve yaptığı katliamlar ona "acımasız" anlamındaki Yavuz lakabının verilmesine neden olur. Gazze'deki dört asırlık Osmanlı varlığı böylece acımasız bir katliamla başlamış olur, öyle ki 1525'te nüfus bin ailenin altına düşmüştür 69. Bâb-ı Ali tarafından bu şekilde cezalandırılan Gazze, bu yeni im- paratorluk içinde bütün stratejik meziyetlerinden mahrum kalır çünkü hem Filistin'i hem de Mısır'ı sıkı sıkıya elinde tutan imparatorluk Gazze'nin birbirlerine karşı kullanılmasına imkân tanımaz. Bununla birlikte Ümit Burnu üzerinden gerçekleştirilen deniz trafiği gelişme kaydettiğinden, daha önceleri Akdeniz'in bu kısmına yönelen ticari yolların büyük bir kısmı yön değiştirmek durumunda kalır. Vergi kayıtlarına göre Gazze'deki dinî azınlıkların nüfusun beşte birini hatta dörtte birini tem- sil ettiği söylenebilir çünkü belli bir vergi biçimine tabi olduklarından "Ehl-i Kitabın" kayıtları daha kesin tutulmaktaydı
Sayfa 45 - Encyclopédie de l'Islam, Leyde, Brill, cilt II, 1960, s. 1081.
97 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.