1774 yılında, 25 yaşındaki genç yazar; Johann Wolfgang von Goethe tarafından yalnızca iki hafta içerisinde yazılmış olan muhteşem bir eserdir "Genç Werther'ın Acıları".
Goethe, bu eseri yazarken 1772 senesindeki Charlotte von Stein'a duyduğu imkânsız aşkından ve bir elçilik sekreterinin, başka bir arkadaşının eşine duyduğu
Seneca'nın kaleme aldığı Ahlak Mektupları, Stoacı felsefenin özünü ve yaşamın en zor anlarında bile huzuru bulmanın anahtarını sunan bir başyapıt. Bu kitap, sadece felsefi metinlerden öte, dostane bir sohbet havasında, günlük hayatımızdaki problemlere pratik çözümler sunuyor.
Seneca, mektuplarda erdemli bir yaşamın temellerini, ölümden korkmamayı, öfkeyi yönetmeyi ve mutluluğu bulmanın yollarını sorguluyor. Her mektubun kendine özgü bir teması olsa da, hepsi bizi öz farkındalığa ve iç huzura yönlendiriyor.
Ahlak Mektupları'ndan bazı keyifli ve motive edici alıntılar:
"Mutluluğun temeli, başkalarının sahip olduklarını değil, kendi sahip olduklarının değerini bilmektir."
"Öfke, bir anlık çılgınlıktır. Öfkeliyken karar verme."
"Ölümden korkma. Yaşam bir oyun gibidir, tıpkı bir aktör gibi sahneden çekilmeyi bil."
Kitabı kimlere tavsiye ederim?
Stoacı felsefeye ilgi duyanlar
Yaşamın anlamını ve amacını sorgulayanlar
Daha sakin ve huzurlu bir hayat yaşamak isteyenler
Kendini geliştirmeye ve erdemli bir insan olmaya çalışanlar
Ahlak Mektupları, her yaştan okurun ilgisini çekebilecek, zamana ve mekana meydan okuyan bir eser. Seneca'nın bilgeliği ve samimi dili, bu kitabı başucu kitabınız yapmaya değer kılıyor.
Nazım Hikmet'in Piraye'ye yazdığı mektuplar, sadece duygusal bir içeriğe sahip olmanın ötesinde, aynı zamanda farklı cezaevlerinden gönderilmiş olmalarıyla da dikkat çeker. Nazım Hikmet'in cezaevinde geçirdiği yıllar, onun yazılarına derin bir anlam katmıştır.
Bu mektuplar, Nazım Hikmet'in sadece aşkını değil, aynı zamanda özgürlük, adalet ve insan hakları gibi toplumsal konulara olan duyarlılığını da yansıtır. Cezaevinde geçen zaman, onun düşünsel evrimine ve toplumsal eleştirilerine etki etmiş, mektuplarda bu etkileşim açıkça görülebilir.
Piraye'ye yazılan bu mektuplar, sadece bir aşk hikayesini değil, aynı zamanda bir yazarın zorlu yaşam şartlarına rağmen umudu, direnci ve sanata olan bağlılığını anlatır. Arkadaşınıza bu mektupları önermek, Nazım Hikmet'in hem edebi hem de toplumsal bakış açısını daha derinlemesine keşfetmelerini sağlayacaktır. Aynı zamanda, yazarın cezaevi koşullarında nasıl bir direniş sergilediğini anlamalarına da yardımcı olacaktır.
Piraye'ye MektuplarNazım Hikmet Ran · Yapı Kredi Yayınları · 20174,832 okunma
Mektuplar yazar ve şairlerin içine atıp söyle(ye)medikleri, yaşam serüvenleriyle ilgili genele mâl olmamış bazı ayrıntıların yer aldığı, romantizmin oldukça 'ham' yaşandığı bir duygu atlası kanımca. İlk olarak Attilâ İlhan'a, Ataol Behramoğlu'ndan Sunay Akın'a Cemil Meriç'ten Sevgi Soysal'a yazılan mektupları
Dünyada herkesin gerçekleşmeyeceğini bildiği bir düşü vardır ama yaşamı boyunca ya gerçekleşirse diye umutla bekler.
Bu olgu, insan türünün, aynı anda hem kaderi hem büyüklüğü hem de zaferidir.
Mektuplarda Bir Yaşam / John Steinbeck
Kötü bir ruh benliğiniz aracılığıyla sizde işlemeye yeltendiğinde, onun üzerinde yetki sahibisiniz. Tanrı'nın Sözü'yle uyum içinde yürüdüğünüzde ve benliğinizle yapmanız gereken doğru şeyi yaptığınızda, iblis ve kötü ruhlar size egemen olamaz. Şeytan ve hilelerine karşı direnin, çünkü Kutsal Kitap o zaman sizden kaçacağını söyler (Yakup
John Steinbeck sevdiğim ve hayran olduğum yazarların başında gelir. Birçok kitabını okumama rağmen henüz külliyatını tamamlama fırsatına erişemedim. Ancak bu kitap onu daha iyi anlamamı sağladı. Bu kitabın düzenlenmesini sağlayanlar gerçekten büyük bir iş başarmış. Steinbeck'in eleştirmenlere, çocuklarına, eşlerine, Amerikan başkanlarına, dostlarına yazdığı yüzlerce mektup; belli bir sıralama ile konulmuş kitaba. Direkt onun ağzından düşüncelerine erişiyoruz. Mektupların yanıtları yok, sadece Steinbeck'in yazdığı mektuplar yer alıyor. İlk yazdığı kitaptan, son yazdığı kitaba kadar yaşadıkları, gezdiği, gördüğü yerler, aşkları, savaşa karşı tutumu... Her şey var bu kitabın içinde.
Şimdilerde zevkle, büyük bir hayranlıkla okuduğumuz kitapları zamanında beğenilmemiş, acımazsıca eleştirilmiş. Yayıncılar tarafından basılmak istenmemiş. Ama o durmamış, durmadan üretmiş. Yazmadan duramamış, bir makine gibi çalışmış. Yazamadığı zamanlarda da mektuplar yazmış, mektup yazmayı çok sevmiş. Yazmayı konuşmaya yeğlemiş, iyi ki de öyle yapmış.
John Steinbeck'in kitaplarını okumayı seviyorsanız mutlaka bu kitabı okuyun. O ödüller alan, muhteşem eserler veren, kitapları tiyatroya uyarlanan Steinbeck'i yakından tanıyın.