Her çocuk,okuduğu masalda kendi kendine 'iyi biri mi olmak istiyorum?'sorusunu değil, 'kim gibi olmak istiyorum?'sorusunu sorar.
Gerçek şu ki,kadınların kararsız cins olarak görülmesinin arkasında yorulmuş bir zihin, baskı, bedel ve risk vardır.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Toplum kadının mağdur olanını yücelttiği için, masallardaki iyi kadınlar da genellikle zor durumdadır.
Diyelim ki şişmiş gözleri mosmor bir kadına soruyorsunuz: "Peki, neden seçtin kocanı?" O da şöyle bir cevap veriyor: "Çünkü o, bir tecavüzcü." Eğer bu söz saçmaysa, kızları tecavüzcüleriyle evlendirme anlayışı da bir o kadar saçma ve ahlaksızca.
Çocuklukta doyumsuz kalan sevgi ihtiyacı, kendini bir başkasına bırakmaya yönelik pasif ama potansiyel açıdan yıkıcı bir arzuya yol açabilir.
Kimsenin kimseyi ezip hükmetmediği, kadının, erkeğin, LGBTli bireylerin toplumsal cinsiyet algıları nedeniyle azap yaşamadığı; mutluluk hakkının birinden alınıp ötekine devredildiği değil de, hep birlikte herkes için arzulandığı bir dünya kurmanın sırası gelmedi mi?
Reklam
“Bazı masallarda, çirkin bir kurbağanın içindeki gerçek güzellik gösterilerek kişiye belli bir bilgi kuramı aşılanmaya çalışılır. Fakat büyünün bozulması için öpücüğe gereksinim duyulan hayvan, her zaman yakışıklı bir prenstir, prenses değil.”
Pamuk Prenses'in kadınlar için öğretisi şudur: "Sen sesini çıkarma, evini ve kalbini temiz tut. Biri gelir kurtarır." Acaba kaç kadın gizli gizli bu bahtın özlemini duymuş ve kaç kişi, hangi bedel karşılığında kurtarılmıştır?
Kız çocuk ise daha bebekliğinden başlayarak anneyle olan her anını aynı zamanda -anne olma tahayyülü içinde- yaşar. Kızların erken olgunlaşması, bu nedenle doğaldır. Çünkü o hiç salt bebek olmamıştır, o yaşam verecek ve onu süreğen kılacak kişiliğin alıştırmasını yapan bir bebek-annedir.
Reklam
Konuşan bir kurbağa, bir prensten çok daha ilginç değil midir?
Oy­sa, in­san her­hal­de yal­nız­lı­ğa da­yan­ma gü­cüy­le sevgiye baş­la­ya­bi­li­yor. Sev­gi, iç­gü­dü de­ğil bilinç­tir.
Ne de ol­sa sor­gu­suz rü­ya­lar­dan vaz­ge­çer­ken in­san ön­ce kor­kunç bir kâ­bu­sa dü­şü­yor, hat­ta bu­na direniyor da ama ger­çek ya­şa­mı­na rü­ya ta­şı­mak için daha çok be­ce­ri el­de edi­yor.
İşte bu, Kırmızı Bereli Büyükbaba. Her gün, "Kurt gibi acıktım" diyor, kütüphanesine gidiyor. Büyükanne, "Okumaya mı acıktın yine?" diye sorup tatlı tatlı gülüyor.
Sayfa 42 - Can ÇocukKitabı okudu
Anne yavrusunu kucağına aldı, ellerini okşadı. "Çünkü dünyada gerçek kurtlarla tehlikeli avcıların olduğunu bilmeni istiyorum," dedi kararlı bir sesle.
Sayfa 22 - Can ÇocukKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.