Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Müzik sustu. Gülümsedi. Melekler gururla ve aynı zamanda alçakgönüllülükle gülümser. Cesur ve çok güzeldirler. Her bir melek ürkütücüdür.
Sayfa 57 - YKYKitabı okudu
"Hangi gerçekler Viki? Kardeşi ve arkadaşları emperyalist bir savaşta yani başında öldürülen genç bir adamın, bu kendisine ait olmayan savaşta aldatılarak kullanılması sonunda yok edilen hayatı, kırılan umutlarının gerçeği mi? Yoksa çok iyi bir eğitim almış, olağanüstü zeki bir hukuk öğrencisinin - Ali Osman- emperyalizme karşı savaşırken yok olan hayatı ve hayalleri mi? Yoksa şu gerçeği mi tercih ederdin: Kendi ölümüyle başka bir gencin hayatını kurtaran, ama aslında her ikisi de emperyalizme kurbanı olan iki gencin hazin hikâyesi gerçeği mi? " Sustu. Üzgün görünüyordu. Başını yere eğdi, bekledi. O zaman Viki de sessizce onun yanına, çok yakınına oturdu. Neredeyse bacakları birbirine dokunacaktı. " Başka bir seçenek daha var. Ya da bir başka gerçek... " dedi Ali Osman kırık bir sesle," Bir düşman askeri olarak işgale yolladığı ülkede, hayatta kalışını borçlu olduğu köylü kızı - ki, ona hep 'melek' derlerdi- ile bir hukuk öğrencisi subayın ailesine tutunarak, ödünç bir yaşamı sürdüren genç bir erkeğin ağır gerçeği. Kendisini aldatanlara karşı bir ölü gibi davranarak, kendisine de doğduğu ülkeden müebbet sürgün cezası vererek içinde geçen uzun bir yaşamın gerçeği... "
Sayfa 255Kitabı okudu
Reklam
Halikarnas Balıkçısı
Daha sonraları Halikarnas Balıkçısı diye anılan Cevat Şakir’i, çocukluğumda değil, ancak gençliğimde tanıdım. Çünkü ben doğmadan önce babasını öldürmüş, Cumhuriyet ilan edilip genel af çıkıncaya kadar Sinop hapishanesinde yatmış, sonra da siyasal bir suçtan ötürü Bodrum’a sürülmüştü. Ama daha sonraları Cevat’ı sık sık gördüm. Nisan 1966’da,
Sayfa 149 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Yani o cani etrafta dolaşıp insanların kafalarına kurşun sıkarken, bir yandan da çiçekli çocuk şarkıları mı söylüyormuş?" "Evet, aynen öyle. Melek gibi gülümsüyor ve kız sesi gibi ince sesiyle öyle şarkılar söylüyormuş. Bunu duyan insanlar asla unutmamışlar onu..." Angelidis bir an sustu, sonra, "Sana onun hakkında bilmen gereken bir şey daha söyleyeyim," diye devam etti. "O herifin içinde iki kişilik var. Biri her konuda kararlı, diğeriyse tam bir zırdeli."
Koridor Yayıncılık, Çevirmen: Enver GünselKitabı okudu
Erdinç, 1993 yılı bahar ayları Askerlik Şubesi'nden arandığını öğrencince tecil için başvurup, bu arada askeri hastaneye sev­ kediliyordu. Sonrası bir gazetede iki sütuna bir haberdi: "Diyarbakır Askeri Hastanesine sevkedilen jeoloji mühandisi Erdinç Başer'in cesedi, birkaç gün sonra il dışında boğulup kurşunlanmış olarak bu­lundu ... " Babası ise, Erdinç'in boğulmasında kullanılan nevresimin Di­yarbakır Askeri Hastanesi'nde kullanılan nevresimlerin tıpkısı ol­duğunu öne sürüyor, ama hiçbir gazete bu ayrıntıları yazmıyor­du ... * Erdinç'in melek yüzlü Meryem'i ise, onun ölümünden sonra işini bırakıp aylarca süren bir savruluşu yaşadı. Aylarca sustu ya da hıçkırdı; yemeden içmeden kesilip iğne ipliğe dönüştü. Hayat devam ediyordu ve onu hayata yeniden bağlayacak bir so­rumluluğu da vardı. O sorumluluk, karnında taşıdığı Erdinç'in ço­cuğuydu ...
Işık sustu. Melek yanığı. Keten gibiydi yazın verdikleri zamanın içinde bir geçit gibi kendini oydu sokak ev taş kesildi aşk koynundaki ihmal yaz gibi ömür gibi gençlik gibi kaç kere yazdıysan yani o kadar geçti ev değil evin gözleri hayata başka türlü bakıyor şimdi bitti, biliyor, bitti. yatmadan önce evin ışıklarını söndürmek gibi
Reklam
Mutluluk
“Mutlu.” Son Hanukkah’tan beri Bay Milgrom’un bu sözcüğü söylediğini duymamıştım. O zamandan beri aklımda olan soruyu sordum ona. “Tata, mutluluk nedir?” Yüzüme baktı ve sonra tavana baktı ve yine bana baktı. “Hiç portakal yedin mi?” diye sordu. “Hayır,” dedim; “ama duydum. Portakallar gerçek midir?” “Önemli değil.” Bir süre daha yüzüme baktı. “Sen hiç Sustu ve başını iki yana salladı. Bakışlarını ayırmadan, “Hiç üşüdükten sonra ısındığın oldu mu?” Çocuklarla birlikte örgü halının altında uyuduğum günleri düşündüm: soğuk, sonra sıcak. “Evet!” diye bağırdım. “Mutluluk bu mudur?” Gülümsedi. “Mutluluk budur.” Yeniden sıcaklığın bedenimi sarışını hissettim. Bazen bedenimin geri kalanının sıcaklığını daha iyi hissetmek için burnumu dışarı çıkarırdım. “Halının altı.” “Hayır,” dedi. Göğsüme hafifçe vurdu. “Mutluluk buradadır.” Kendi göğsüne de vurdu. “Burada.” Başımı eğim çenemin altma baktım. “İçerde mi?” “İçerde.” İçerisi kalabalıklaşıyordu. Önce melek. Şimdi mutluluk. Görünüşe bakılırsa benim içimde lahanadan ve şalgamlardan daha fazlası vardı.
Atölyeden beraber çıktık, Champs-Elysees'de bir kahveye girdik. Runo Elodial bir an olsun yaşamaktan duyduğu zevki, en küçük şeyi görmek, keşfetmek, umulmadık güzellikler karşısında hayranlığını göstermekten geri kalmadı. Yerde duran bir yaprağı almıştı, bana bu yeşil dokusundaki inceliği, sinirlerinin ahenkli çizgilerini, çevresinin mükemmel oranını, oyalarındaki bahar tazeliğini gösterdi. Yanımızda bir küçük kız durdu. Dostum onun yanı açık dudakları, gül pembe teni, küçük mavi elbisesinin rengi karşısında hayran kalmıştı. Ve Runo Elodial'ın yüzünde bana bütün bu güzellikleri anlatırken mutlu bir melek gibi tertemiz bir gülümseme peyda oluyordu. Birden: - Dünya, dedi, çok fazla güzel. Kendi kendime nasıl oluyor da insanlar bu kadarına dayanabiliyorlar diye şaşırıyorum. Belki de farkına varmıyorlar, belki de görmemezlikten gelerek kendilerini savunuyorlar ya da sevmek kabiliyetleri yok. Ben aksine... Sustu, daha fazla bir şey söylemedi. O günden sonra tatlı delikanlıyı görmedim, ama kendisini unutmadım. gülümseme peyda oluyordu. Birden: Dünya, dedi, çok fazla güzel. Kendi kendime nasıl oluyor da insanlar bu kadarına dayanabiliyorlar diye şaşı- yorum. Belki de farkına varmıyorlar, belki de görmemez-
Sayfa 168 - 2. KitapKitabı okudu
"Acımanıza ihtiyacımız yok," diye karşılık verdi De Quincey. "Sanki sizden değersizmişiz gibi konuşuyorsun. Siz Nefilim, kendinizi-" Aniden sustu. Her tarafı pislik içinde olduğundan söylemesi zordu ama yüzündeki kesik çoktan iyileşmiş gibiydi. "Biz neyiz?" Will tabancanın horozunu çekti. Klik sesi çarpışmanın gürültülerinden bile güçlüydü. “Söylesene." Vampirin gözleri alev alevdi. "Neyi söyleyeyim?" "Tanrı sanıyorsunuz, demeyecek miydin? Ama Tanrı kelimesini söyleyemiyorsun, değil mi? Dilediğin kadar İncil koleksiyonu yap. Yine de o kelime sana yasak." Parmağını tetiğe yerleştirdi. "Söyle. Tanrı kelimesini söyleyebilirsen yaşamana izin vereceğim."
Sayfa 306 - De Quincey&WillKitabı okudu
Kuzgun
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan, Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden, Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan; "Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan, Başka kim gelir bu zaman? " Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi, Örüyordu döşemeye
Reklam
Vesikalı Yarim
Romanının “Bak, kim geldi” isimli on üçüncü bölümünde romanın kahramanı galip beyoğlunda bir pezevenkle karşılaşır. pezevenk galip'e yeşilçam yıldızlarına be nzetilen kadınların olduğu bir katalog gösterir ve galip'i vesikalı yarim filmindeki türkan şoray'a benzeyen bir hayat kadınına götürür. buyrun ilgili kısım; --- spoiler
Kuzgun
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan, Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden, Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan; "Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan, Başka kim gelir bu zaman?" Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık
Sevmek böyle bir şeydi işte. Sevmek, acı vereni sevmek. Sevilmeyi beklemeden, sevileceğini bilmeden sevmek. Affetmek. Acı vereni sevdiğin için kendini affet- mek. Kadir de bir anlamda öyle seviyordu işte. Acı vererek, acı çekerek ama bu doğum değildi ki Gülnaz onu affetsin. Verdiği acıları yüzüne vurmadan kayıtsız şartsız bir sevginin kollarına atsın.
Her şey aynı ama ben değilim. Anlasana, değişti, çok değiştim. Karşında duran senin on altı yaşındaki oğlun değil. Tanımadığın bir adam. Ben kayboldum anne, farkında değil misin? Karanlıklar yuttu beni. Nefes alamıyorum. Kendimi bulmam gerek. Gitmem gerek.
İşte zamanı gelmişti. Gecenin karanlık örtüsünde gerçeklerin aydınlığı hüküm sürmeliydi
66 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.