Afrika mandasının büyük memeli hayvanlar içinde en tehlikelisi, en güvenilmezi olduğu düşünülür. Onu evcilleştirmeye çalışacak kadar aklından zoru olan biri ya çabalarken ölmüştür ya da manda fazla büyüyüp iğrençleşmeden önce mandayı öldürmüştür.
Cansu Eski ile birlikte okuyoruz.
Zeynep Kaçar ilk iki kitabında olduğu gibi kadın sorununa bolca değinmiş, susturulmaya çalışılan kadınlara yine ses olmuş.
Türkiye gibi bir ülkede yaşayan kadınlar olarak, yaşadıklarımız ya da tanıklık ettiğimiz durumları ele almış.
Okuduklarımız yabancı değil. Keşke olsa.
Keşke bu kitapta anlatılanlara “kurgu” diyebilsek!
Keskin bir alıntı bırakıyorum buraya, bu rakamları unutmayacağım, unutmayalım!
“2008 ve 2002 yılları arasında erkekler dört bin seksen altı kadını katletti. 2022 yılında öldürülen kadınların sayısı üç yüz seksen bir.
En çok kadın cinayetinin işlendiği ekim ayında otuz dokuz kadın öldürüldü. 2022 yılında öldürülen kadınların katilinin çoğu, evli oldukları erkekler. Bu yıl öldürülen kadınların yüz seksen ikisi evli,
yüz on sekizi bekar, on beşi dini nikahlı. Öldürülen kadınların yaş ortalaması otuz beş buçuk olarak hesaplandı. Erkek şiddetine maruz kalanların en küçüğü üç yaşında ve en büyüğü de seksen bir yaşındaydı.
Sizi gerçeklerle baş başa bırakıp gidiyorum.”
#zeynepkacar @kesinbilgi #kabuk #yalniz #tanrivememelihayvanlar #gunceledebiyat #budavetbizim
Başına buyruk yalnız yaşayan hayvan türlerinin üyelerini gütmek olanaksızdır. Birbirlerine tahammül edemezler, insanları bellemezler ve içgüdüsel olarak baş eğen hayvanlar değildirler. (Yaban doğada başına buyruk yalnız yaşayan) kedileri bir insanın arkasına takılmış sıra halinde giderken ya da bir insanın onları önüne katıp güttüğünü gördünüz mü hiç? Bütün kediseverler kedilerin insanlara, köpeklerin içgüdüsel olarak baş eğdiği gibi baş eğmediğini bilir. Başına buyruk memeli türleri arasında yalnızca kediler ve kır sansarları evcilleştirilmiştir, çünkü bizim bunu yaparken amacımız onları yemek için büyük sürüler halinde yetiştirmek değil tek başına avcı ya da ev hayvanı olarak beslemekti.
Haldun Taner'in eser isimleri bana hep enteresan gelmiştir. Bu yüzden de başlangıçta kendine çeken bir albeni yaratmıştır bile. Okuduğumda ise bu albeni hiç boş çıkmamıştır doğrusu...
Kitapta en beğendiğim bölüm Şişhaneye Yağmur Yağıyordu öyküsü oldu. Öyküyü okurken o yağmurda ıslanmış, o beyaz trençkotu giyen Serap olmuş, Süheyl Erbil ile imakar konuşmaları sanki ben sürdürmüştüm. Kaza anında o karışıklığı gözümle görmüş gibi hissetmiştim . Çokça da yağmur daha da yağmıştır hani ...
Haldun Taner kitaptaki dokuz öyküsünün dokuzunda da sıcak bir üslup kullanmıştır, bilmediğimiz birçok yeni kelime öğretmiştir bize. Öykülerin dokuzunda da tiyatro izliyor gibi hissettim.
Kitaptaki öykülerden sonuncusu Memeli Hayvanlar bir başka ilgimi çeken öykü oldu. Burada kahramanımız canlılarda Meme kavramını çok merak eden, Hayvanlar gibi neden insanların da sütü sağılmıyor diye merak eden biridir. Hatta o kadar merak etmiştir ki ; Çingene emzikli bir kadınla bunu tecrübe etmek adına 10 lirasını gözden çıkarmıştır bile