Birbirinden habersiz birbirleri için atan kalpti onların ki... Güneşi anımsatan sarı saçlarından rüzgarların getirdiği mis kokusuyla hayat veren narin bir kır çiçeği, adı gibi her yaprak dökümü sonrası bile dimdik ayakta duran, gücü simgeleyen eylüldü, Eylül.
Kalbe zarar heybetiyle bastığı toprağı inleten, vatan sevdalısı bir asker, adı gibi yamandı, Yaman.
Ve onların sevdasına şahit olan, nice türkülere konu olmuş, mavisiyle umudu, yeşiliyle doğayı simgeleyen güzel Giresun.
Bunun adına sevda demişler elbette ki yürek çarpıntıları ve mutlulukların yanında kalp ağrıları, engeller, zorluklar ve hatta ayrılıklar olacaktı. Atilla İlhan'ın da dediği gibi; Ayrılık da sevdaya dahil... değil mi? Dahil oldu her bir ayrılık sevdalarına... Evet çok zorluklar yaşadılar, hiç kolay olmadı onlar için kavuşmak, sevdalarını doyasıya yaşamak. Ama hep sevdiler, hep inandılar birbirlerine. Engeller yok edemedi, Giresun'u yakacak güçte olan sevdalarını...
Onlarla yandım, ağladım, güldüm, eğlendim, özledim ve bekledim. Kitabın hazırlık aşamasında var olmam, hikayelerini biliyor olmam hiçbir duygu ya da heyecan eksiltmesi oluşturmadı bende. Sanki ilk kez okuyormuşçasına her bir satır dağladı yine yüreğimi... Tabii çokça da memleket hasretimi kabarttı. Ah, şimdi orada olmak, mis gibi havasını solumak, bir fincan kahve ve türküler eşliğinde, o büyülü güzelliğine dalıp, huzura dolmak vardı.
Gemiler Giresun'e oy
yar olayim sesune
bir daha vurayidi oy oy oy oy
Nefesum nefesune...
Karakter psikolojileri, mekan tasvirleri çok güzel yansıtılan, akıcı ve sade dilde yazılmış bu kitap, her yaşta okuyucuya tavsiyemdir.