Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Kurtlukta düşeni yemek kanundur!
"— ...İnsan bu konuda kendi kendisini yaratıyor. Düşünme, dayanma, hayal etme, gücümüz ne kadarsa o kadar insanız. Yaratılmış olmanın, toplum baskılarının özürüne sığınamayız..." s. 400
Kemal Tahir, Atatürk'e düzenlenen İzmir Suikastı'nın arka planını olayın içindeki karakterleri -dönemin şartları içinde ele alarak bir tarihsel gerçekliği usta işi bir şekilde okuyucuya aktarıyor. Ve bunu edebi bir dille başarmış.
Memleketin yakın tarihinde yatan özümsenmesi ve üzerine düşünülmesi gereken bir hadiseyi anlatması dolayısıyla eseri okumanızı tavsiye ederim.
Her zaman dediğim üzere okuyup okumamak tamamen sizin kendi keyfiyetinize kalmış bir durum.
İyi okumalar.
Zülfü Livaneli yaşadığımız toprakların acısını, hikayesini iyi biliyor. Aslında yerli yazarların okura dokunan en önemli noktası da bu olsa gerek. Ülkemizin de içinde bulunduğu Ortadoğu’nun her olayda, her seferinde yaşadığı hazin sonu anlatmış Livaneli Huzursuzluk kitabında.
Kitabın çıktığı dönem en çok okunan kitaplar ve en çok satan kitaplar
Memlekete Adanmış Bir Hayat
İşgal zamanı Gazi’nin İstanbul’a döndüğü günden bağımsızlık mücadelesi için Samsun’a doğru yola çıktığı güne kadar her vatanperver için sefalet ve utançla geçen 6 ayı tek solukta okuyup hissedebileceğiniz şahane kitap. Son günlerde memleketi bu utanca mahkum edenlere milli mücadeleden pay vermeye çalışıp, canını dişine takarak vatanı savunan şehit ve gazilerimize dil uzatan derin çukur tarihçimsilerine tokat gibi eser. Okuyunuz okutturunuz.
Katilin kim olduğunu ve neden katil olduğunu en tahmin edemediğim romanlardan biri oldu Korsika Uçurumu. Katil gerçekten hiç mi hiç ummadığım biriydi. Bu yanıltmaca anlatıyı, kurgguyu çok güçlendirdi. Gerilimi yüksek değildi ama güçlü bir merak duygusu romanın sonuna kadar taze tutulmuştu. Baştaki tek bilinmezliğin altından kat kat, alakalı alakasız birçok figürle ilgili gizemlerin çıktığı epey sürükleyici bir polisiyeydi. Polisiye dediysem belirgin bir polis-dedektif karakter yok. Olayları çözen esas kız Clotilde İdrissi. 25 yıl önce anne babasını, abisini kaybetttiği ve kendisinin mucizevi şekilde sağ kaldığı bir araba kazasından sonra memleketi Korsika Adası'na dönen Clotilde, gelir gelmez öldüğü bilinen annesinin el yazısıyla yazılmış ve onu görmek istediğini söyleyen bir mektup alır. Clotilde Korsika Adası'nda çok nüfuzlu birinin torunudur. Burası Fransa'ya bağlı olan, fiziksel olarak İtalya'ya daha yakın olan bir Akdeniz adası. Ancak kendine özgü bir kültürü ve adetleri olana sert insanların yaşadığı, güç savaşlarının, gizli suç ortaklıklarının yaygın olduğu bir yer olarak anlatılıyor ve bu da romanın ilgi çekebilecek bir başka yanı.
Kişilik özellikleri verilmekle birlikte, kadınları ve erkekleri daha çok dış görünüşleri ve cinsel cazibeleriyle tarif etmesinden, sürekli oraya vurgu yapılmasından da hoşlanmadım.
Bir yazardan iyi bir polisiye diye duyup almıştım kitabı 2021 de. Hızlıca okunan, sürükleyici, kafa dağıtıcı bir roman ihtiyacımı giderdi.
Sizin de böyle bir okumaya ihtiyacınız varsa, bu olur.
Memleketi için giden insan, ölse bile ardından ağlanmaz.
İlk kitabıyla beni içine çekip hayran bırakan serinin ikinci kitabını da aynı şevk işe okuyup bitirdim. İlk kitap Mustafa Kemal'in İstanbul'un işgalinin üzerine "Geldikleri gibi giderler" sözüyle kapanmıştı ve ikinci kitap ise kaldığı yerden devam ederek Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'a gelmek bir hataydı diyerek