Sürgünde iken Nâzım Hikmet'in sürgünlere gönderdiği mektuptan duygulanmış, birçok dile çevrilen ''Nâzım'a Mektup'' başlıklı uzun şiiri yazmıştır.
Halkımı esaret altına alırken görüşünü sordunuz mu.?
Reklam
Acaba az mı ya da çok mu olur, sizi İspanya gibi seviyorum desem.? İvon.. beni anlamak zorundasınız. Parmaklarım salt viyolonsel tellerini okşadı bugüne dek. Ama bu o denli acı verdi ki bana. Yaşamım süresince bunun dışında, başka mutluluklar da olduğunu göremedim, duyamadım.
Ağlamak geliyor içimden. Ama nasıl.? Gözlerimle beceremiyorum..
Ah.! Aç kalan küçük çocukların bakışları.! Kana bulanan, çamurda yalınayak yürüyen yavrular.. Boşan yağmur boşan.. Dumanlı evlere, terkedilmiş avlulara boşan.. Açık yaralara boşan.. Ve de Lorca'nın yeni kazılmış mezarına..
- İki asker gördüm, biri sizinkilerden, biri bizimkilerden, aynı ananın çocukları imiş gibi birbirlerine sarılmış ağlıyorlardı.
Reklam
Azgınlık kalplerinde yer etmiş. Faşist demek bu demektir işte. Silahlı olduğun sürece senden ödü kopar, hendeklere koşar, gizlenir. Bir kez seni silahsız yakaladı mı yandığının resmidir.
Uyguladığım bir yöntem var bayan Valon. Evgin işlerde aceleye gelmemek. Gerek neşe, gerekse üzüntü, ölçü ister. Basamak basamak. Ceste ceste.
- Tanrı yardıma gelmez mi dersiniz.? - Olasıdır. Ancak katiller dinlerine pek bağlı olurlar. Tanrıyı pek takmazlar.
Bu savaşın acıklı yönü, savaşın kendisi değil. İnsanlar arasında güdülen kindir yürekler acısı olan. O denli ki, evler ateşe verildi, kanlar ikiye bölündü. Bir göz diğerine düşman oldu. Böylesine bir savaştı İspanya savaşı. Yazık ki içler acısı olaylar yarın oluşacak. Tüfek tutan tüm eller yarın zincire vurulacak. Ve meydanlarda, darağaçları kurulacak.
Reklam
Yunan edebiyatının önde gelen yazarlarından Menelaos Lundemis 1912'de İstanbul'da doğmuş, 1977'de küçük yaşta yerleştiği Atina'da ölmüştür. Yapıtlarında, genellikle roman ve öykülerinde köylülerin, ekicilerin, göçmenlerin sorunlarına değinir; özellikle sevgi, kardeşlik, uygarlık, bağımsızlık temalarını işler. 1938'de Atina'da yayınlanan ilk öykü