Agnostizm, Tanrı'nın var ya da yok olduğunu gerekçelendirmede insan aklının yeterli rasyonel zeminlere sahip olma kapasitesinin bulunmadığını ileri süren görüştür. (S:7)
Agnostizm tanımı ortaya atan ilk kişi Thomas Huxley'dir. Huxley, bu kavramı "Gnostizm"den yola çıkarak ortaya atıyor.
Agnostizm, Huxley tarafından ortaya atılan kavram olsa da Antikçağ'ın Septikleriyle özdeşleşiyor diyebiliriz. İlk Septik Pyrrhon, gerçek bilgi olmadığına göre, bilge kişi her şeyde yargıda kaçınmalıdır diyerek Huxley'e asırlar öncesinden göz kırpıyordu. Doğrusu Pyrrhon'un Septizmi, Kant'ın da katkılarıyla Agnostizm'e dönüşecekti.
Kant demişken, diğer isimleri de zikretmemek olmayacak elbette; Hume, Comte, Hamilton, Spencer, James derken yüzyılımızın iki önemli ismi, Sarte ve Camus'a kadar ulaşacaktı.
Buraya kadar gelmişken, Russell'i de anmamak olmazdı elbette. Russell, Tanrı ve gelecek hayat gibi sorunlarda gerçeği bilmenin imkansızlığını düşünmek olarak yazmıştı agnostizmi.
Bu yüzden Russell'in agnostizmi biraz daha yumuşak ve hem dine hem teizme hem de ateizme yakın biçimde duruyor.
Dawkins'in daha da ileri taşıdığı "çaydanlık" metaforunu ortaya atan Russell, lehte ya da aleyhte kanıt bulunamadığında olumsuz ya da olumlu bir yargıya varılmaması gerektiğini söyler.
Sık sık Antik Yunan filozoflarına atıf yapılan kitapta;
*Laedriye
*Darwin
*Fideizm'de işleniyor.
Altı üstü 100 sayfalık kitap, ne verebilir ki diyor insan ama öğrenmek isteyen ve merak edenlere geniş bir kapı aralıyor.