İki Şair Arasında Bir Kadın Ressam: Celile Hikmet
(Nazım Hikmet Ran-Yahya Kemal Beyatlı)
Resimleriyle olduğu kadar güzelliği ile de İstanbul sosyetesinin gözdesi haline gelir Celile. Bu evliliğin ilk senesinde Selanik’te doğar Nâzım Hikmet. Aradan geçen on altı yıl yıpratır ilişkilerini. Eşi Hikmet Bey’den ayrılmak üzere olduğu vakitlerdir… Yahya Kemal genç, yakışıklı ve dönemin saygın şairlerindendir. Celile Hanım’ın evine, Nâzım’a ders vermek üzere gidip gelmeye de başlar. Derslerden sonra sanat üzerine uzun konuşmalar yaparlar Celile Hanım’la. Derken, imkânsız bir aşkın tohumları ekilir. Evli, iki çocuk annesi ressam Celile ve ondan yaşça küçük, şair Yahya Kemal. Celile Hanım zaten geçimsizlikler yaşadığı evliliğini daha fazla uzatmaz ve boşanma kararı ile bir adım daha atar Yahya Kemal’e. Yahya Kemal ise deliler gibi âşık olmasına rağmen hayatı boyunca evlilikten korkmuş bir adamdır. Bu korkusunun Nâzım’la olan münasebetiyle ilgisi vardır elbette…Annesi ile hocası arasındaki etkileşimin farkına vardığında on beşindedir Nâzım. Annesinin babasından boşanma sebebi olarak görür Yahya Kemal’i. O yaşta bir genç için başka bir adamı, üstelik hocası olarak evine gelen bir adamı kabullenmesi güçtür. Artık Nâzım da dayanamaz ve bir not sıkıştırır hocasının cebine.“Muallimim olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak giremezsiniz.”
Yahya Kemal vazgeçemez Celile’den fakat adım da atmaz. Oysa Celile bütün dedikodulara “evet” diyecek kadar korkusuzdur. Yahya Kemal ile evlenmek ister ve bunu dile de getirir. Hayallerini kurduğu evlilik gerçekleşmez Celile Hanım’ın. Yahya Kemal hep kaçar. Ve bir veda mektubu gelir Celile Hanım’a evlilik teklifinden ziyade. Güçlü kadındır. Paris’e gidip resim üzerine eğitimler alır, resme odaklanır. Celile Hanım’ın gemiyle uzaklaşışını çaresizlikle izleyen Yahya Kemal, ölüm üzerine yazdığı sanılan şu dizeleri kaleme alır:
“Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.”