Dünya Burukluk Listrsi
1- Hazreti Adem: Adem kimseye baba diyemedi. ... 5- Bülent Parlak: Burukluğu fark etmesem, kendimi burukluğa yazmazdım. ... 14- Stefan Zweig: Avusturyalı yazar. “Ben, çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum.” ... 17- Sergey Yesenin: Rusya'nın buruk şairi. Şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm / Ama yaşamak da yeni sayılmaz kuşkusuz.
Sayfa 15 - Bülent Parlak
Gün akşam olur elinde kitaplar ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin bir kez bile unutmadın “merhaba” demeyi ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin bir dostun vurulduğu gün Hâlâ koynumda resmin
Reklam
Ata'm bu güzel Fransızca şiiri kendi elleriyle çevirmiştir.
"Bir Fransız şairi hayatı şöyle tavsif ediyor: 'Hayat kısa, Biraz hayal Biraz aşk Ve sonra merhaba, Hayat boş Biraz öfke Biraz umut Ve sonra hoşça kal' Salih ,bunları ezberle.Ve sen hayatı nasıl anladıysan bunlardan birini benimse."
İzin veriyoruz;”merhaba” demesine
Günlerce konuşmaz, yazmaz, aramaz, sormaz; Sonra gelir bir "merhaba" der, yine o kazanır.
En Sevdiğim Şiiri
HALA KOYNUMDA RESMiN Sımsıcak konuşurdun konuşunca ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki çiğdemler güller mor menevşeler açardı Sımsıcak konuşurdun konuşunca Hala koynumda resmin
Sayfa 77
Sezai Karakoç'u çok okuyunuz. Sezai, yeni şiiri çok iyi bilir. Çok yüklü, çok enteresan bir insandır. Sizden Tanpınar'ın huzur ile beş şehrini, Mithat cemalin Mehmet Akif'ini, Safiye hanimin ciğerdelenini, Orhan Veli'nin nesir yazılarıni, Ataç Günlerin Getirdiği'ni, Halikarnas balıkçısı'nın Merhaba Akdeniz'ini, Cahit begenç'in yol notları serisini okumanızı rica ediyorum Ayrıca Cahit okurer in fetih için çıkan büyük fethini de okuyunuz
Sayfa 182Kitabı okudu
Reklam
Erdal Öz'e 11 Kasım 1958 tarihli mektup:
Merhaba! Sana niye şimdiye kadar mektup yazmadım? Bilmiyorum. Yoksa o gereksiz töreye uyup da senin mektubunu mu bekledim? Kim bilir... Son günlerde yazılarını da göremeyince içime bir kuşkudur düştü: Hasta mısın, yalnızlığını mı deniyorsun, yazarlığın tadını mı çıkarıyorsun?.. Bir de âşıktın filan... Hani, kim bilir, sevdiğini sandığın bir karanlığa mı gömüldün? Bunların hepsi de olabilir ya, aklıma şu da geliyor: İnsan acılar içinde kavrula kavrula acıyı benimsiyor, salt acılardan yapılmış bir ülkenin tadını çıkarmaya başlıyor, hatta acılarından ötürü göneniyor bir bakıma... “Gittikçe sıkılmaktır ülkesi sıkıntının” Bana öyle geliyor ki, biz buyuz işte... Sıkılan adamlarız. Her şeye, ama her şeye bu açıdan bakmayı benimsedik. Olsun, sakınmak gerekli değil. Yaşayalım, deneyelim, yorumlayalım da ne olursa olsun. ...
28 Aralık 1961
"Kardeşim Erdal, Yazmasam daha iyi olmazdı. Bana bir parça güceniksin galiba. Haksızsın ya da haklısın gibi sözler etmeyeceğim. Arkadaşlık yalnız usla yönetilmiyor, güzelleştirilmiyor. Ben duygudan da yanayım. O yarı kızgın, koca kafanı eğip de oku diye iki mektup yazdım sana. Hani cevap? Salim Şengil’den de selam yolladım, Arısoy’dan da... İki satırla bir “merhaba” da yollayamaz mıydın? Yoksa zarfın içine zarf koyup da, mektuplaşma işini kolaylaştırsa mıydım? Hangisini yapsaydım?"
134 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.