Sezai Karakoç'u çok okuyunuz. Sezai, yeni şiiri çok iyi bilir. Çok yüklü, çok enteresan bir insandır. Sizden, Tanpınar'ın Huzur ile Beş Şehir'ini, Mithat Cemal'in Mehmet Akif'ini, Safiye Hanım'ın Ciğerdelen'ini, Orhan Veli'nin nesir yazılarını, Ataç'ın Günlerin Getirdiği'ni, Halikarnas Balıkçısı'nın Merhaba Akdeniz'ini, Cahit Beğenç'in Yol Notları serisini okumanızı rica ediyorum. Yukarıda sıralamaya çalıştığım kitaplarda Türkçe, muvazeneli ve güzeldir. Türkçe, ana sütü gibi ak ve helâl olmalıdır. Çok göznuru ve emek istiyor.
"Dalından düşmüş yaprak gibi,
Savuruyor herkesten uzağa.
Öyle ya yollar;
Kuruyan yapraklarla güzelleşiyor..
Güzelleşen hazanım,
Elini uzatıp "Merhaba" diyen
Yalnızlığım, içimi üşütüyor..."
*Sonbahar Şiiri*
Merhaba ey aşk-ı baki merhaba
Pür-vefasın pür-vefasın pür-vefa
Gel salın gönlümde ey can-ı cihan
dil-rübasın dil-rübasın dil-rüba
Erzurumlu İbrahim Hakkı
Akşama dek çardakta otururdu gözü yolda
Şimdi küçük harflerle fısıldıyor bir rüzgâr
-Merhaba ey yaşlı adam mangalın sönmüş
Evinse virane, kimdi zamanın tökezlettiği
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
çiğdemler güller mor menevşeler açardı
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Hâlâ koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve dostluğu
bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
Sesini duymasam çölleşirdi dünya
dağlar yarılır ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi