Bu Kitap Şu Tecellîden Doğdu
Rüya gördüm, çağların duvarı uzuyordu Önümde. Granitle etten bir yığındı bu. Bağrına uğultusu sinmişti milyonların Endişeden kaskatı kesilen o duvarın. Loş oyuklarda vahşi gözler parıldıyordu, Yığınlar, kabartmalar, nakışlar oynuyordu, Zaman zaman önümde açılıyordu duvar. Yeşimden somakiden ve altından saraylar: Uluların, bahtiyarların
Görmek tabiata tahakküm etmektir. Dış dünya, ne kadar düşman unsurlarla dolup taşarsa taşsın, zekamızın gözbebeklerimizden boşalan seyyalesiyle ehlileşmeye, mutileşmeye mahkumdur. Hayatımız bakışlarımızdan maddeye işler: madde bizimdir. Tabiatla ebedi bir vuslat içinde yaşayabiliriz. Her bakış dış dünyaya atılan bir kementtir. Mekan canavarı, bütün buutlarıyla ehlileşiverir. Gören, hangi hakla yalnızlıktan şikayet edebilir? Mevsimler bütün işveleriyle emrinde, renkler bütün cilveleriyle hizmetindedir. Yıldızlar onun için doğar, çiçekler onun için abideleşir, güneş, kuşların kanadında, onun için, alaimisemanın bütün nüanslarına geçit resmi yaptırır. Şehrin bütün kadınları onun için giyinip süslenir. Çocukların tebessümü onun içindir. Cemil Meriç - Jurnal
Reklam
Görenin yalnızlıktan şikâyete hakkı yoktur: mevsimler, renkler, çiçekler, şehrin bütün kadınları, bütün çocuklar gören içindir. (Cemil Meriç )
Cemil Meriç, ideolojilerin kinlerimize takılan maskeler olduğunu söylemişti. Bütün ideolojiler biraz kindardır ama islamcılığın, Türkiye tecrübesinin en kindar ideolojisi olduğunu söylemek fazla abartı olmaz. Özdemir asaf'ın ," bütün renkler aynı hızla kirleniyordu birinciliği beyaza verdiler" demesinde olduğu gibi yani. İslamcılığın avantajı ve açmazı aslında aynı noktada: bir dinin ideoloji haline gelmesi. dindarlığın güçlü olduğu bir toplumda dini ideoloji haline getirmek elbette bunu yapanlara önemli kazançlar getirebilir. Ancak bu durumda ideoloji kaybederken beraberinde dini de sürükleyebiliyor.
Dingonun ahırı
DİNGONUN AHIRI! Değerli okurlarım; Bugün size bir ülkenin liyakatsiz insanlar elinde nasıl yıkıma doğru sürüklendiğini anlatmaya çalışacağım. İlk olarak liyakat: ‘’Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluğu, verilen bir görevi başarıyla yapabilme yetisi’’ olarak, ‘’bir işin layık olan kişiye yaptırılması’’ veya ‘’ bir işi, en iyi yapacak
BAKARKEN GÖREBİLMEK (Küçük Prens'e ithafen) “Bütün büyük şahıslar önce çocukturlar ( fakat aralarında çok azı bunu hatırlamaktadırlar)... Vaktiyle küçük çocuk olan Leon werth'e..” Bazı kitaplar vardır belli bir kesime hitap ediyor görünümündedir. Aslında o kitaplar her kesimin kendine mal edip, çıkarabileceği çok ders ve yorum vardır. Küçük
18 öğeden 11 ile 18 arasındakiler gösteriliyor.