Büyük halk çoğunluğuna ayrıcalıklı bir azınlık için angarya hizmeti gördüren böyle bir devlet düzeni içinde halkın yüksek soylulara karşı ayaklanmaması olmayacak bir şeydi.
"Sizler, bütün iyi şeyleri bıkıncaya kadar bol bol tatmış olan sizler, taşkın yüreğinizi yatıştırın. Ölçüsüz düşüncelerinize, dileklerinize gereken sınırları çekin. Çünkü biz her şeye evet demeyeceğiz, sizin her dilediğiniz olmayacak."
Boşaldı dünya ... Şimdi beni
Alıp da nereye götürsün okyanus?
Yeryüzü yazgısı aynı her yerde,
Nerede birazcık iyilik varsa
Ya aydınlanma, ya tiran tetikte.
"Vakit geldi artık, uçalım dostum, uçalım!
Bizler özgür kuşlarız, hadi davran!
O beyaz dağa doğru, daha öteye bulutlardan,
Denizin gökyüzüyle buluştuğu maviliklere,
Sadece rüzgarın ve benim gidebildiğimiz o yerlere ... "
Ey dostlar! halkın ezilmediğini görecek miyim bir gün
Ve köleliğin düştüğünü çarın işaretiyle,
Ve sonunda doğacak mı yurdumun üzerinde
Güzel şafağı bilginin ve özgürlüğün?
Buradayım, boş kaygıların prangasından kurtularak,
Mutluluğu gerçekte bulmayı öğrenmiş olarak,
Yasaya bağımsız bir ruhla tapınmayı,
Eğitimsiz kalabalığın mırıltısına kulak asmamayı,
Yürekten katılmayı utangaç duaya
Ve imrenmemeyi yazgısına
Adil olmayan bir yükseklikteki kötünün ya da aptalın.
Dağıldı şölenleri gençliğin,
Uyku gibi, sabah dumanı gibi;
Fakat o arzu hala dipdiri,
Uğursuz iktidarın zulmü altında
İçimiz içimize sığmayarak
Kulak veriyoruz yurdun çağrısına.
Geleceği için ölümü göze alan bir millet, insanlık haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedakârlığı yapmakla ümit bulur ve hiç şüphesiz, esirlik zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete kıyasla dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur.