Aşkın mertebelerini anlatıyor iki büyük usta, beş mısra okuyacağım; ilk üçünü Şeyh Galip, son ikisini Fuzûlî söyledi: Vasf-" hüsnü pâk ü müstesnâ bilen ârif deIil Kadd-i yâri cümleden bâlâ bilen ârif deIil Öz vücûdîn âlemin Kübrâ bilen ârif deIil Hikmet-i dünyâ vü mâfîhâ bilen ârif deIil Ârif oldur bilmeye dünyâ vü mâfihâ nedir Bu gazel şaheserdir doğrusu. Fuzülî’nin esasen beş beyitlik bir gazelini sonrasında Şeyh Galip tahmis etmiş, şaheser üstü şaheser yapmıştır. Burada beş merhale görülüyor: I. Vasfı hüsnü pâk ü müstesnâ bilen ârı'f değil: Sevgilisini herkesten kıymetli tutan, onun üstüne hiçbir değer koyamayan kimse iyi yol almıştır, maşallah, aferin; ama arif değildir, iş bitmemiştir. Henüz birinci sınıfı geçmiştir. 2. [Kadd-i yâri cümleden bâlâ bilen ârif değil: Sadece sevgilisinin boyuna bakıyor, diğer güzellikler gözünden -silinmiş... Tamam güzel, bir merhale daha ilerledi, ama bu da işi bitirmedi, arif değildir. 3. Öz vücûdun âlemi kübrâ bilen ârif değil: Kendini tanıdı, kendisinin âlem-i kübrânın bir özeti olduğunu; insanın küçük, âlemin büyük olduğu nüktesini kavradı. Yine mesafe aldı ama bitmedi, üçüncü sınıfı geçti. 4. Hikmet-ı' dünyâ vü mâfîhâ bilen ârif değil: Dördüncü sınıfta Fuzûlî alıyor sözü: Dünyayı ve içindekileri hikmetiyle beraber biliyor, ilmi çözmüş, tamam aferin; ama arif değil, bitmedi. Bitiş şurada, son mısrada: 5. Arif oldur bilmeye dünyâ vü mâfîhâ nedir: Arif odur ki dünyayı da içindekileri de unutmuştur, bildiklerini unutmuştur, yani aklı aşmıştır.
"Öyle ayrımcı bir kelimedir ki tuhaf; meşrebi yalana kaçmış, hamuru başka karılmış, özü biricik kılınmış ne varsa eti dağlayan bir mühür gibi oracıkta yaftalayıverir ondan değil çoğunluktan olanlar, tuhaf diye tanımladıklarını. Beri değil öte durulur; aradaki mesafe her daim korunur. İşte böyle yaban olunur öteki durulur. Dilin kemiği böyle böyle kırılır, ayarı tutmaz olur. Tuhaf denilen, tuhaf kalmaya mahkum olur."
Geri19
93 öğeden 91 ile 93 arasındakiler gösteriliyor.