İslamcıların Piri Şehid Dr.Ali Şeriati'nin böyle bir eseri yok uydurma...
Bütün külliyatı bende var...
Bütün Kitapları Fecr Yayınevinden çıktı..
Ali Şeriati'den dinsiz adam çıkaramazsınız..Lavukluk yapmayın...
Şeriati, yazılarını üçe ayırır:
İçtimâiydi (Toplum Bilim)
İslâmi/ (İslam Bilim)
ve Keviriyât\
Onun bu tasnifini şöyle anlamak
Büyük düşünürümüz Topçu'nun önemli bir tespitini aktaralım: Topçu'ya göre her milleti yaşatan temel bir güç vardır. Mesela, İngilizleri iktisat, Almanları ordu, Fransızları kültür; bize gelince İslam ve ona teslimiyet. Nitekim tarih boyunca bu teslimiyetin olduğu dönemlerde milletimiz yücelmiş, nice imkanlara ulaşmış ve en önemlisi de büyük devletler kurabilmiştir. Ne zaman ki bu ittiba, bu samimiyet yok olur, inkırazımız başlar. Demek ki milleti bu temel değerden koparmak onu varlıktan, varoluştan koparmaktır.
"Bazı günleri bazı insanlarla beraber atlatınca gerçekten atlatmış oluyoruz. Mesela sen bugün benim yanımda olmasaydın kalbimde hep bu ölmüş olan balığın yasını tutacaktım. Zaten ölecekti. Ama sen benimle olmasaydın bunu atlatamayan birisi olacaktım işte Kartal.”
Bugün kalemini severek okuduğumda bir lavinalaf'ın yeni kitabı #birsu yorumuyla geldim. Yazarın daha önce üç kitabını okumuştum. Kalemi eğlenceli, kurguları size keyifli zaman geçirtiyor.
Hikayemiz Nilüfer'in nişanıyla başlıyor fakat Nilüfer bu durumdan memnun değil. Peki neden bu duruma geldi işte olayların öncesine dönerek hikayeyi okumaya başlıyoruz.
Nil, ailesinin ve dostlarının biriciği. Babasının en yakın arkadaşı, Alaz amcasının oğlu Kartal Dağhan'a aşıktır. Duygularını kendi içinde yaşar çünkü hem uzaktan akrabadırlar hem de Kartal'dan ufak da olsa bir ışık görmemiştir. Kartal ne zaman ihtiyacı olsa hep yanına olmuştur.
Harika bir arkadaş ortamları vardır. Dostluklarını, arkadaşlarını çok sevdim. Kartal ve Nil'in ilişkisi güzel bir dostluk ama iş duygulara gelince tıkanıp kalıyorlar.
Çocukluk anılarını yüzümde tebessüm ile okudum. Yazar kitabı sanki sizinle sohbet ediyormuş gibi yazmış bu da benim çok hoşuma gitti. Ve sonda bize bir bomba bırakıp devam kitabını merak etmemizi sağlıyor. Lavinaf kitaplarında sıcacık aile ortamı ve sizi mutlu edecek aşk hikayeleri olur. Bu kitabı da kesinlikle tavsiye ederim. Yayın hayatına merhaba diyen lollayayinlarinj güzel baskıları ve sunumları için tebrik ederim.
Hadi biraz felsefe konuşalım. “Kendini bilmek”ten bahsedelim.
Öncelikle biraz alt bilgi vermek istiyorum. Ortadoğu medrese geleneğinde bazı ilimler alet ilmi olarak adlandırılır. Mesela mantık alet ilmidir. Çünkü ancak sağlam bir mantık alt yapısıyla diğer ilimler sağlıklı şekilde öğrenilebilir. Şimdi gelelim tekrar “kendi” ya da “kendilik”
Takribi 25 seneye yayılmış benim açımdan İnanılmaz güzel bir kitap zaten yazar beni asla hayal kırıklığına uğratmadı . Dil akıcılık derinlik aşk dram ne ararsan hepsi var .
Kitap 2006 yılında başlıyor günümüzü geçip ileriye kadar devam ediyor .
Alex ve Bri lisede sevgili olup kızın ailesi adamı tasvip etmese bile evlenmiş birbirine deli aşık
İsmini yıllardan beri duyduğum bir öykü kitabı Gazoz Ağacı. Neden bilmiyorum ama içimi açacak; insanın günlük halleriyle, küçük mutluluklarıyla dolu bir kitap okumayı bekliyordum. Sonuç ise tam tersi oldu. Adeta kitap beni boğdu boğdu duvara attı.
Öykülerin ayrıntılarına çok değinmeden genel görüşümü paylaşmak istiyorum. Mutlu biten bir tanecik bile hikaye yoktu diyebilirim. Hikaye mutlu mu bitmeli derseniz elbette hayır. Ancak hayat dediğimiz yer bu kadar da karanlık ve kötücül değil bence. Birçok hikayenin sonunda ölen, intihar eden birileri vardı. Evlendikleri ilk gecenin sabahı doğmadan kendini bahçedeki kuyuya asan bir kız vardı mesela. Hani 3-5 öykü böyle bitse neyse. Bitirdiğimde bana iyi hissettiren bir tane bile öykü yoktu.
Gazoz Ağacı mesela, ne güzel başladı. Güzel de devam etti. Aşkın ilk parıltıları söndü. Ama o kadar kötü mü bitmeliydi gerçekten? Sabahattin Kudret'in mutluluğa alerjisi olduğunu düşündüm okurken. Karakterlerin hiçbiri birbirini gerçekten sevmiyordu. Aşk yoktu kitapta her ne kadar varmış gibi dursa da. Evlatlar ana babalarını sevmiyordu. Ana babalar da biraz mecburiyetten evlatlarını seviyorlarmış gibi davranıyorlardı. Hele eşler arasında korkunç boşluklar, uçurumlar vardı. Birbirleriyle aynı ortamda olmaktan bile kaçınan, konuşacakları hiçbir ortak konuları olmayan insanlar okudum. Kasvet vardı bütün öykülerde. Hiç canlı renkler yoktu sanki. Öykücüler iyi gözlemcilerdir diye biliriz. Yazarımızın nasıl bir hayatı vardı ve bütün bu karamsarlıkları nasıl topladı acaba?
Bitsin diye zorla okudum üzgünüm. Beni hiç içine almadı bu kitap :(
Arkadasima bana beni dusundurecek bı şarkı öner diyoeum o da diyodki aşk hakkında ama neden bütün şarkılar aşk hakkind ya mesela adamın biie kalkıp kediye şarkı yaziojajzhahz:)
Herkese merhaba sevgili okurlar.Bugün soru-cevap partlarımızın devamını yazmaya karar verdim.Sizde sorulara cevap verebilirsiniz.Yorumlara beklerim..
Soru 1=Hayatında alabileceğin en güzel hediye nasıl olurdu?
Bence büyük bir kutunun içine en çok istediğim kitapların tek tek paketlenerek konulması.Yanına mumlar ama çeşit çeşit renk renk olsun
Gerçek aşk acısı, varlığımızın en temel noktasına yerleşir, bizi en zayıf noktamızdan sımsıkı yakalar ve diğer bütün acılara derinden bağlanarak bütün gövdemize ve hayatımıza hiç durdurulamayacak bir şekilde yayılır. Eğer umutsuzca âşıksak, baba kaybından en sıradan talihsizliğe, mesela anahtarımızı kaybetmeye kadar her şey, diğer bütün acılar, dertler ve huzursuzluklar, her an yeniden kabarmaya hazır olan bu asıl ıstırabımızın tetikleyicisi olur. Benim gibi aşk yüzünden bütün hayatı altüst olmuş biri, diğer bütün dertlerinin çözümünün de aşk acısının sona ermesiyle mümkün olacağını sandığı için, içindeki yarayı istemeden daha da derinleştirir.