Pazarlığa çok uzun bir zaman ayrılır. Müslümanlarla pazarlık yapmak, bazı yönlerden, diğer milletlere mensup kimselerle pazarlık yapmaktan daha emniyetlidir. Bir şey satın almak isteyen kişi, dolandırılmamak için, o şeyin fiyatını tahkik etmek üzere yarım düzine dükkan dolaşır.
Mesela, bir halı almak istediğinizde "Bir yardası kaç para?" diye sorarsınız.
SATICI: Yarım dolar.
MÜŞTERİ: Çok pahalıymış.
SATICI: Sen ne verirsin?
MÜŞTERİ: Otuz sent.
SATICI: Kurtarmaz.
MÜŞTERİ: O kadar veremem, imkanı yok.
Bundan sonra satıcı sizi Şark'a özgü vücut hareketleriyle, bir taraftan da cennetin ve cehennemin, Allah'ın ve şeytanın ismini anarak ikna etmeye çalışır, ama nafile... Dükkandan çıkacak olursunuz, peşinizden gelir. Sizi çağırır, biraz da hayasızsa yakanızdan tutup geri getirir ve size kahve ve sigara ikram ettikten sonra pazarlığı tekrar başlatır.
SATICI: Kırk beş sent ver.
MÜŞTERİ: Otuz beşten fazla veremem.
SATICI: Emin ol bana daha fazlaya mal oluyor, ama işte, ayağın alışsın... "Bir çiçekle yaz gelmez." İnşallah bundan sonra çok pazarlıklarımız olur; inşallah beni bir daha böyle bir meşakkate sokmazsın. Halı senindir.
En sıkı pazarlık yapanlar Yahudilerdir; mallarını fahiş fiyatlarla satarlar ve alacakları malın fiyatını üç dört defa sormaktan imtina etmezler. Diğer milletlerin aksine, çocuklarını küçük yaştan itibaren ticaret hayatı için yetiştirirler. Eskiden en fakir kesimlerden olan Yahudiler, günümüzde en zenginler arasında yer almaktadır.