Amin Maalouf'un Atatürk Hakkındaki Düşünceleri
Atatürk'ün elde ettiği meşruiyet O'nun ölümünden sonra da devam etmiştir ve bugün de Türkiye O'nun adına yönetilmektedir. O'nun düşüncelerini paylaşmayanlar bile O'na belli bir bağlılık sergilemek zorunda hissederler kendilerini.
"Hiç kimseye zulmetmeyin; size zulmedilmesine de asla müsaade etmeyiniz!" emrini hiç duymadık mı, yoksa duyduk da kale mi almıyoruz? Vicdanlarımıza saklayıp, bir türlü açığa vuramadığımız imânımızı, bu konularda ne zaman sorgulamaya çekeceğiz ki, boyunduruklardan kurtulalım? Sömürü rejimlerine meşruiyet kazandırmak için çırpınan hocaları, ve fetvalarını terk edelim artık! Onları terk edelim de bir an önce gerçek hocalardan, gerçek dini öğrenelim! Çünkü bu hocaların vermiş oldukları fetvalarla, dine inanmayanların bile cenaze namazları kılınıyor. Bu laik fetvaların dayandığı yanlış din, bizleri Boşnakların, Somalililerin akibetine götürüyor... ... Unutmayalım ki rejimler, oportunist, yâni menfaatlerini her şeyin üstünde tutan, bu menfaatlerini elden kaçırmamak için de gerçek dini ketmeden, yâni saklayan hocaların omuzlarında yükselirler. Onun için dinimizi böyle hocalardan değil, Batı zulüm ve emperyalizmine karşı çıkan, hareketlerinde menfaatim değil, Allahın zasını gözeten hocalardan öğrenelim!
Reklam
Peygamber’in vefatının ardından ise islâm, siyasi iktidar sağlamada yegâne meşruiyet kaynağı olarak değerlendirilmiş, bir diğer anlamda da araçsallaştırılmıştır.
Hiçbir tünelin ucunda, hiçbir zaman bir ışık göremeyeceğimiz ve böyle bir ışık varsa bile bunun asla bize kısmet olmayacağı düşüncesi yaygın bir düşünce halini alırsa, artık hayatla bo­ğuşmaktan bıkarız, vazgeçeriz. Ve Türkiye vazgeçmiş, bıkkın insanların ülkesi oluverir. Süregiden kleptokrasi, faili meçhul cinayetler, trafik kazaları, sonunda uyuşturulmuş, duyarsız hale getirilmiş bu bilinç kar­şısında meşruiyet zemini bulurlar. İnsanların içi sıra mayalanıp duran şiddet duygusu, ezilmişlik ve kıstırılmışlıktan doğan bu öfke, zaman zaman bir ölüm, bir kaza, bir suç nedeniyle patlama istidadı gösterir.
Yetişkin oldun” diye oy vererek sisteme meşruiyet kazandırmaya kandırılanlara, iş seçilmeye gelince “Sen bekle” diyorlar.Gençleri kampus adacıklarında toplumdan uzak tutup, soluk alışlarını devletin üniversitelerdeki kapı kullarının denetiminde gözetliyorlar.Gençleri etkisizleştiriyorlar.Marka odaklı aidiyet komplekslerine hitap eden tüketici pazarı, gençlik kültürünü reklamlarla pompalayıp sömürüyor.
II. Abdülhamit dönemini "asrı saadet dönemi" gibi göstermek isteyen "hafıza siliciler", Abdülhamit rejimini sarsan "vergi ayaklanmalarını" unutturdular. Anadolu halkının II. Abdülhamit düzenine karşı ayaklandığını; Abdülhamit düzenini yıkan 1908 Meşruiyet Devrimi'ni bu "halk ayaklanmalarının" tetiklediğini görmezden geldiler. II. Abdülhamit'i yabancılarla işbirliği yapan "mason" İttihatçıların devirdiğini söylerken Abdülhamit'in düşüşündeki "halk etkisini" hep gizlediler.
Sayfa 17
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.