ayrılığı bir sözcük gibi andığın her an, geleceği bilme yeteneğimi elimden alıyorsun. dönebileceğim bir kapı yoksa, gitmeyi öğrenmeliyim.
rüzgârın ne güzel bir şey olduğunu anlatacaktım daha. ortak harflerimizi daha iyi vurgulayarak bak bu "waran" bu da "rock" diyecektim. dağlarımızdan taşıyıp getirdiğin kekik kokusunu arayacaktım saçlarında. kendimden bu kadar bahsetmeyecektim.
Seninle geçen her akşamın saçları var, neden inkâr edeyim ki şimdi? Daha güçlü, daha mesafeli mi olmalıyım? Yüzüme bir yolculuk anısı yakıştırıp başının üstünden uzaklara mı bakmalıyım? Anlıyorum, herkesin bir kalbi var elbet senin de. Haftada yedi gün, senede dört mevsim vardır, kabul ediyorum. Dünya diye bir yer var, dağ gölleri var, huzursuz
Bu gövdeyi attığın bir kuyudur aşk, ki sen Yusuf değilsindir hiç, hatta kurtsun. O gömleği kanına banacaklar. İyidir bu Yusuf olmaktan. Kusur, güzelliğin kendisidir. Öğreneceksin.
belki her şeyi ve bu dili bu kadar hırsla öğrenmezdim, ki Türkçe bir Kürt için düşünme ve yaratma dili değil, polis, asker ve mahkemeye ifade verme dilidir.
bu gövdeyi attığın bir kuyudur aşk, ki sen Yusuf değilsindir hiç. hatta kurtsun. o gömleği kanına banacaklar. iyidir bu Yusuf ol maktan. kusur, güzelliğin kendisidir. öğreneceksin.