1. Bölüm: SAVAŞ BAŞLIYOR
Karanlık, doğanın örtüsü haline gelmişti. Sessizliğin içinde, böcek çığlıkları bile duyulmuyordu. Irak'ın dağlık kuzey bölgesinin sınırındaydı burası. Çölün sona erdiği topraklarda düzlükler ve yükseltiler birbirine karışmaya başlıyordu, ufuk çizgisindeki dağlık alan karanlığın içinde ancak bir bölge olarak beliriyordu.
23 Mayıs 2007-Saat:01.40
Telsizden gelen sesler dayanılacak gibi değildi. Tugay komutanı ve subaylar toplantılarını yaptıkları portatif masanın başında çaresizlik içinde, az ötelerinde devam eden korkunç mücadelenin seslerini dinlemek zorundaydı. Çatışmaya giren askerlerin hiçbirisi karargâhtan yardım istememiş ya da başka bir amaçla iletişim kurmamıştı. Orada kendi kaderleriyle baş başa olduklarının bilincindeydiler ve karargâh personelinin kulaklarıyla şahit olduğu bir dövüşün içinde ölüyorlardı yavaş yavaş.
Reklam
"Hep beraber izli mermilerin kaynaklarına ateş açacağız çocuklar. Roketleri helikopter sesi gelen tarafa gönderin, gölge görürseniz ona doğru ateş edin. İlk ateşten sonra serbestsiniz çocuklarım, Allah ne verdiyse. Ben direnen askerlerimin yanına koşacağım, beni korumaya çalışmadan o pisliklere ateş edin." "Emredersin komutanım!" diye karşılık verdiler.
Offf:(
Patlayan roket herkesi öldürmüştü. Hakkı Bey, parçalanan bacaklarına baktı, ikisi de yerinde değildi. Gülümsedi, silahını çekip birkaç mermi sıktı yaklaşan askerlere. Koca bir çelik kütle alnına çarptı, sonrasında derin bir uyuşukluk kapladı bedenini. Toprağa bakıyordu gözleri, ağzının içi taş parçaları ile dolmuştu. Hissediyordu, başlarına toplanmışlardı ve dikkatle etrafı arıyorlar, ölü Türk askerlerinin üzerine kurşun sıkıyorlardı. Sıra Yüzbaşı'ya geldiğinde durdular, yaşadığını fark etmişlerdi, tek bir patlama sesi duyuldu.
Etrafına bakındı, ilk ateşte şehit olan askerlerin bedenleri paramparça olmuştu, yağan mermiler sürekli onları bulmuştu. Birden karanlığın içinde büyüyen bir bölgenin ona doğru koştuğunu gördü. Yüzünde bir gülümseme belirdi, işte cesur biri çıkmış ve son kalan canları almayı kafasına koymuş olmalıydı. Elini silahına attı, kolları halsizdi ama ölmeden bu cesur adamı da yanında götürmek niyetindeydi... "Ben Türk'üm!...Yüzbaşı Hakkı. Oğullarım, ateş etmeyin."
Hakkari Dağ Komando Tugayına yapılan tank saldırısı sonrasında Tugaya bağlı komando taburları önce bölüklere, sonra da takımlara kadar bölünerek araziye dağılmıştı. Bir kısmı düzlük arazide kalan askerlerle Amerikan zırhlıları arasında dramatik bir çatışma meydana gelmişti.
Reklam
"Komutanım!" diye atıldı subaylardan birisi. "Biz arkadaşlarımızla konuştuk ve sizi bu cehennemden çıkartmak istiyoruz." İhsan Paşa daha fazla kendisini tutamadı, gözleri doldu. Elini yumruk yapıp kendisine hakim olmaya çalıştı. Konuşamıyordu, başını hayır anlamında salladı. "Komutanım, siz bu ülke için önemlisiniz. Eğer bu çatışma bir savaşa dönüşürse Türkiye'nin size ihtiyacı olacak." "Oğlum, sen ne dediğinin farkında mı sın? Ben sizi burada bırakır gidersem bir daha kimsenin yüzüne bakamam." "Komutanım..." İhsan Paşa eliyle susturdu subayı: "Ya hep ya hep çocuklar. Ölürsek beraber öleceğiz Allah'ın izniyle."
Kurban olun siz Türklere
"Saldırı bittiğinde insanlar, bırak ellerini silaha götürmeyi, lastik patlamasına bile dayanamayacak hale gelecek. Türk halkının psikolojisini yıkıma uğratmalıyız."
Bombanın düştüğü yerin çevresindeki siperlerde bulunan Türk Deniz Piyadeleri ortaya çıkan alev yumağının içinde ses bile çıkaramadan sonsuzluğa doğru kanat açtı. Patlamanın basınç etkisi dışında kalan bölgedeki askerlerin çoğu bombanın saçtığı parçacıklar nedeniyle şehit oldu ya da ağır yaralandı. Patlama bölgesindeki siperlerin tamamı çökmüştü. Metrelerce genişliğindeki krater, siperlerle ve askerlerin cesetleri ile bütünleşmişti.
326 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.